Bologna Üniversitesi'nde uzun yıllar öğretim üyeliğini takiben, Kaliforniya Üniversitesi'nde İtalyan Rönesansı Araştırmaları profesörü olarak çalışmaktadır. 1939, Torino doğumlu olan tarihçi, bugün genellikle "mikro tarih" olarak adlandırılan ve geniş ölçekli tarihsel çalışmaların bakış açısı dışında bırakılmış olay ve inanışların tarih olarak kurulup bilgi alanımıza dahil edilebilmesine ağırlık veren çalışma tarzının önde gelen uygulayıcılarından biri olarak tanınmaktadır.
Bu koca evrende, Asya ve Avrupa küçük birer köşe, her okyanus bir su damlası, Athos Dağı bir avuç toprak; zamanın her ânı sonsuzlukta bir nokta. Her şey küçük, değişken, bir şimşek çakımında yitip gidiyor.
Zamanın uçsuz bucaksızlığında ve insan çokluğunun ortasında bu mesafeyi koruyabilirsek, kendi varlığımızın da hiçbir önemi olmadığını anlamaya başlarız:
Bir zamanlar başkalarının yaşadıkları yaşamı, senden sonra yaşanacak yaşamı ve şu anda barbarların yaşadığı yaşamı düşün; kaç kişinin senin adını bile bilmediğini, bilenlerin kaçının çok geçmeden unutacağını, belki de şu anda seni övmekte olan kaç kişinin çok geçmeden seni yereceğini düşün; ne anıların, ne ünün ne de başka herhangi bir şeyin adını anmaya değeceğini düşün.
Bu kozmik bakış açısı yukarıda alıntıladığımız talimatın anlamını netleştirir: "Son saatini düşün." Ölümümüz de dahil her şey, genel bir dönüşüm ve değişim sürecinin bir parçası olarak görülmelidir:
Var olan her şeyi iyice düşün: zaten çözülme sürecinde olduklarını, değiştiklerini, çürümeye ve dağılmaya yüz tuttuklarını, bir anlamda ölüme yazgılı olduklarını göreceksin.
> Adaletin, hak ve hukukun, düşüncenin ve özgürlüğün bizler için daha da önemli olduğu şu son günlerde okumuş olduğum bu güzel kitaba dair incelemem ve düşüncelerimin aktarımıdır. Sen, “SPOİLER AVCISI” arkadaşım, sen bu incelememe sakın yaklaşma! Yaklaşsan bile, zahmete katlanıp okuyacağın bu incelemenin içeriğinden bırak bir spoiler bulmayı,
Alman Leopold Von Ranke, kendi tarihçiliğinden asla şüphe duymayan bilimsel tarihçiliğin öncülerindendir. Tarihi büyülü olarak görmez ve baktığı açıların gerçekliğinden son derece emindir. Günün birinde, Alman-Venedik ilişkilerini yazan İtalyan tarihçileri objektif olmamakla suçlar. Fakat daha sonraları Venedik arşivlerine yolu düştüğünde gördüğü
Menocchio okumayı seven ve okudukları ile gerçekleri sorgulamaya çalışan bir değirmenciydi. Kiliseyi Kutsal Ruh'un yönettiğine inanmadığını, papazlar kendi keyiflerine bakarken halkı da susturabilmek için ellerinin altında tutmak istediklerini ve ekonomik gücün de kilisenin kontrolünde olduğunu dile getiriyordu. Ayrıca İsa Mesih' in asla ebedi Tanrı olmadığını, İsa Mesih'in ebedi Tanrı olsaydı kendisini yakalayıp çarmıha germelerine izin vermeyeceğini, çarmıha gerildiğine göre Tanrı olamayacağını dile getirmesi üzerine, 28 Eylül 1583 te Menocchio, Engizisyon' a ihbar edildi. Sonrasındaki 104 günlük sorgulama sürecinde zaman, zaman affedilmesi yönünde fikirlerinden vazgeçtiğini belirten yalvarmaları olsa da Engizisyon cezalandırılmasına karar vermiştir.
Yaklaşık iki yıllık esaretten sonra bir takım şartlarla serbest bırakılsa da, yeniden depreşen fikirlerini dile getirmesi nedeniyle tekrar sorgulanmak sureti ile tutuklanarak idam edilmiştir.
Kitabın tanıtım yazısı fevkalade olayı güzel dile getirmiş, 16. Y.Y. sonlarında meydana gelen bu durum ile günümüz kıyasladığınızda insan ister istemez medeniyet ve insanlık ne kadar mesafe kat etti diye sormadan edemiyor…
16. Yüz Yıl da ki bir değirmencinin okuma hırsı, okuma azmi ve yanlışları dile getirme yürekliliğine hayran olmamak elde değil. Zor şartlarda ve baskı altında okumaya çalışan, sorgulayan bir insan ile her türlü imkanın elinde olmasına rağmen okumayan ve sorgulamayan şimdiki neslin muhasebesini sizlere bırakıyorum…