1933 yılında Hollanda'da doğan Cees Nooteboom, Augustinyen Manastır Okulu'nda öğrenim gördü. Şair, seyyah, romancı ve öykücüdür. Geniş bir gezi yazıları koleksiyonu ve İspanyol cemaatinin Santiago de Compostela'ya hacca gidişi üzerine belgesel bir filmi vardır. Pek çok ödüle değer görülen yazar, saygın edebiyat ödüllerinden Pegasus Ödülü'nün de sahibidir. Yazar, yolculuk etmediği dönemlerde Amsterdam, Berlin ve İspanya'da yaşamaktadır. Avrupa'nın en önemli ve özgün yazarlarından sayılan Nooteboom'un romanları arasında Ritüeller, Hollanda Dağlarında, Mokusei All Souls Day en önemlileridir. Yazarın, Can Yayınları arasından İşte Şu Hikâye adlı romanı da çıkmıştır.
Ortaya çıkan şey, paylaşılan bir macera, neredeyse bir kaza sonucu başlayan küçük bir şeydi ve bu küçük şey sonradan, karşı konulmaz, coşkulu ve yalnız, çok güçlü bir tutku haline gelmişti.
"Lambanın altında tamamen yapayalnız, önündeki masada açık bir kitapla oturmaktan ve hiç tanımadığın, çok uzak zamanlardan insanlarla dostluk kurmaktan güzeli yok."
Gezginin Oteli hatırlamadığım ve burada takip ettiğim bir kişiden görerek aldım…
Şu an için bu anonim kahramana büyük bir teşekkür borçluyum. Muhteharika bir kitap…hatta
Cees Nooteboom diğer kitaplarını da bulup hemen siparişlerini verdim.
Gezginin Oteli kitabında yazarla beraber zamanda ve mekanda bir seyahate çıkıyor okuyucu... Venedik, Gambiya, Münih, İsfahan... Bazen tarihi, bazen sanatı ve bazen de şairlerin dizeleriyle canlanıyor şehirler. Özellikle fotoğraflar oldukça ilgi çekici. Yazarla bir yolculuğa çıkıyoruz bu kitapta fakat bir anı kitabından daha çok bir gezi rehberi okuyormuş gibi hissettim. Bazı bölümlerde çok fazla tasvir yer alıyor. Eğer şehirlerin tarihine meraklıysanız daha çok ilginizi çekebilir. Ayrıca karşı bir bakış açısıyla Gelibolu'nun tarihine de değiniyor yazar. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Gezginin OteliCees Nooteboom · Sel Yayıncılık · 20089 okunma
Daha önce okumadığım tarzda bir kitap okudum. Sanırım Hollandalı bir yazardan okumuş olduğum ilk eser, Mokusei. Bir daha ne zaman denk gelirim bu yazara, bilemiyorum.
Kitap, Hollandalı bir fotoğrafçının kendisine poz vermesini istediği bir Japon modele duyduğu aşkı anlatıyor. Ama bu aşk hikâyesi bilindik romantik kitaplardaki gibi işlenmemiş. Fotoğrafçı Arnold'un aşkı alışılmışın dışında bir tutku içeriyor. Okurken eminim herkes farklı bir yorumda bulunacaktır. Ama ben Arnold'un daha çok kadında gördüğü Japon gelenek ve kültür izlerine aşık olduğunu düşündüm.
Zaten ona ismiyle değil güzel kokulu bir Japon çiçeğinin adı olan Mokusei ile hitap etmesi düşünceme destek olan unsurlardan sadece biri.
Aşk hikâyesi, kitabın belki de en az üzerinde durulan kısmı. İçerdiği bazı düşünceler okuyanı farklı hissettiriyor. Yazarın kullandığı betimlemeler çok ilginç ve de güzel. Okuyanı yolculuğa çıkarıyor. Bazı cümlelerin bütününde yer alan soyut düşünceler incecik kitabın ara verilerek okunması gerektiğini ispatlıyor. Hem yorucu hem enteresan hem de güzel bir okuma serüvenim oldu.
Çok beğendiğimi söyleyemesem de okuduğum farklı kitaplardan biriydi. Özellikle kitabın tarzını özgün buluşumdan ötürü sizlere de rahatlıkla okumanızı tavsiye ederim.
Kimse ait olmadığı bir şehri, bir ülkeyi tam olarak tanıyamaz. Her ne şart altında olursa olsun o ülkede yabancı olarak kalacak, yabancı olarak kabul edilecektir.
Bu ülke eğer Japonya ise yukarıdaki paragrafta geçen imkansızlığı iki ile çarpın. Pek de güzel olmayan ama Japonya'ya benzeyen bir kadına aşık olmak, o kadını size aşık olması, bir adanın içinde, okyanusun ortasında sevişmek bile sizi yabancılıktan kurtarmaz.
Ve Mokusei her zaman çok güzel kokar.
MokuseiCees Nooteboom · Sel Yayıncılık · 200822 okunma