Cesare Beccaria Bonesana (15 Mart 1738, Milano - 28 Kasım 1794, Floransa) İtalyan hukukçu, filozof, ekonomist ve edebiyatçı,Aydınlanma Çağı'nın önemli isimlerinden. "Suçlar ve Cezalar Hakkında" adlı (Dei delitti e delle pene) kitabı ile mevcut çağdaş ceza hukukunu kurmuş ve ölüm cezası karşıtlığını da -ilk savunanlardan birisi olarak- aynı eserde gerekçelendirmiştir.
1747-1755 yılları arasında sekiz sene dini eğitim gördükten sonra 20 yaşındayken hukuk doktorası eğitimini tamamlamıştır. Beccaria genelde Hukuk sorunlarıyla ilgilenmiştir.
1770 yılından itibaren Avusturya egemenliğindeki Milan Yönetiminde üst düzey görevli memur olmuş ve ölünceye kadar bu görevini sürdürmüştür. Fransa'da işkencenin kaldırılmasına (1780 ve 1788), İsveç'te yargı reformunun gerçekleşmesine ilham vermiştir ve 1777 yılında ABD'de yayınlanan eseriyle, Thomas Jefferson'ı etkilemiştir.
Suçlar ve Cezalar Hakkında
Suçlar ve Cezalar Hakkında adlı kitabını çok büyük bir titizlik göstererek 26 ayda yazmıştır. Bu eserinde, idamın ve işkencenin ceza olarak görülemeyeceğini ve bunun bir barbarlık olacağını açıklamaya çalışmıştır. Bu eseriyle beraber hukuka pek çok ilke kazandırmıştır. Bunlardan bazıları "Nullum crimen nulla poena sine lege" (kanunsuz ne suç ne ceza olur) böylelikle meşruluk prensibini de hukuka katmıştır. Ayrıca bir diğer örnek: "Yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş olan ve usulüne göre uygulanan bir yasa gereğince cezalandırılabılır." ki bu da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde 8. madde olarak yer almıştır.
Eseri 1765'te Fransızca, 1766'da Almanca, 1767'de İngilizce, 1770'de İsveççe, 1772'de Polca, 1774'te de İspanyolca'ya çevrilmiştir.Voltaire ve Diderot gibi bir sürü aydının, bu eser, tartışmasını sağlar. Bu eseriyle beraber ölüm cezasının 200 yıldır tartışılmasını sağlamıştır. Kendisi idamın hem kullanılamaz hem de gereksiz olduğunu göstermiş ve bunu "kamusal cinayet" olarak tanımlamıştır.
Kazandırdığı hukuki ilkeler ve "Suçlar ve Cezalar Hakkında" adlı eseri bugün halen üniversitelerin ceza hukuku kürsülerinde kaçınılmaz bir şekilde referans olarak gösterilmektedir.
"Her zaman sıradan ve bayağı bir adam olan yüzsüz,yalancı biri,bilgisiz bir halk içinde tapınılacak bir konuma gelebilir.Ancak,aynı kimse aydınlatılmış bilgili bir halk tarafından sadece bir aşağılanma konusudur."
Özetle insanlar, esenlik, güvenlik ve dirlik düzenlik
uğruna hiç değilse özgürlüğün geri kalanından yararlanmak amacıyla onun bir parçasını gözden çıkarmışlardır.
Çeşitli zamanlarda aynı mahkemenin aynı suçları başka başka cezalara çarptırdığına tanık olmaktayız. Çünkü, yasanın sürekli, değişmez ve kalıcı sesine değil, keyfi yorumların aldatıcı değişkenliğine teslim olunmaktadır.
Bütün hukukçuların elinin altında bulunması gereken, modern hukukun temellerini atılmasında rol oynadığı düşünülen, akıcı olmaktan ziyade bilgi ve süreçlerin anlatıldığı kitap genelinde hukukçuların özelinde hakimlerin okuması gereken bir kitap. Ayrıca bence bu kitabın bütün hukuk fakültelerinde okutulması gerekir.
Sami Selçuk hocanın da çevirisi çok iyi. Tavsiye ederim.
İncelemeye Doç. Dr. M.Volkan DÜLGER hocanın şu sözleri ile başlamak istiyorum. " Almanya'da söylenen bir söz vardır. 'Ceza hukuku, felsefenin ayakları yere basan halidir.' Dolayısıyla çoğu üniversitede ceza hukuku kürsüsü ile felsefe kürsüsü aynı kürsünün içindedir "
Bu kitap, 18. YY' da yaşamış bir filozofun günümüz ceza hukukunun temellerini attığı bir başucu eseridir. Beccaria bu eserinde hem dönemin -ve aslında tüm dönemlerin- yöneticilerine tavsiyelerde bulunmuş hem de felsefe ile ceza hukuku arasında adeta bir köprü görevini üstlenmiştir.
Ceza hukuku ile ilgilenen herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bu kitabı -özellikle de uygulayıcılar için- her zaman gözünüzün görebildiği bir yerde tutmanız dileğiyle.
Hangi yüzyılda yazılmış olursa olsun, olması gerekenler ile olanlar birbirini tutmaz. Olması gerekenlerin resmi ya da gayrıresmi yayınlanması, duyurulması, uygulamaya konması göstermelik olmaktan öteye geçmez. Devletlerde ise bu tamamen uyduruk bir düzenlemedir. Hakkını yemeyelim şimdi kimsenin, kurumun, ulusun. Suçlar ve Cezalar ile ilgili düzenlemeler baştan aşağı keyfi değildir tabii ama bu kurallar / anayasa kuralları zamanın gündemi belirleyen olaylarına, hükumetlerin tercihlerine, suçlar ve verilecek cezaların belirlendiği kişilerin statülerine ve varlık durumuna göre değişir. Anayasalarla belirlenen cumhuriyetler işte bunlarla devam ettirirler hukuk sistemlerini. Yargıçlar, suçla mücadele edenler yasayla belirlenen cezalara göre, suçlu oldukları iddia edilenler prim ve puan üzerine belirlenmiyor da değil.
Bu kitap kimin için yazıldı acaba? Kitapta hukukçuların dikkat etmesi üzerine bir açıklama var ama anlatılanlar yasalarla yönetilen ülkeleri kapsıyor. Yine de kimin için yazıldığı bilinmez. Çünkü bu anlatılanlar tıpkı bir ütopya romanı gibidir. Bu kurallar ve yatırımların uygulanacağı ülke nerededir acaba?
Yazıldığı yüzyılda dahi yazar korktuğu için anlattıklarının başka yönlere çekilmemesi gerektiğini açıklıyor. Biliyor ki hakim güçlerin uygulamaları bunların az da olsa çok da olsa dışında.
Kitabın kalitesine diyecek yok tabii. Diyecekler, denecekler uygulayıcılar için.