“Yalvarırım bir şeyler yapın
bir dans öğrenin
bir adım
Varlığınızı hak ettirecek
derinizi ve tüylerinizi giyme hakkı verecek.
Yürümeyi ve gülmeyi öğrenin
çünkü çok aptalca olur yoksa
sonunda
bu kadar insan ölmüşken
siz yaşıyorsanız eğer
hayatta hiçbir şey öğrenmeden.”
“Fark ettiniz mi
bugünlerde ölüler
nasıl da genç ve kuvvetliler
bu sene cesetler.
Her geçen gün gençleşiyor
ölüm
bu sene
genç bir çocuk dün on dokuzunda yoktu bile.
…
Güzel olduğu için daha da korkunçtu
daha da korkunçtu
daha genç ve daha güzel oldukları için
hepsi
yan yana uzanmış
ebediyen güzel
ve kardeşçe
sıralanmış
başakları biçer gibi biçtiklerinde insanları
taneleri olgun başak mevsiminde
yazın baş kaldırma mevsiminde insanın
insanları başaklar gibi yatırıyorlar
bakışları çeliğe karşı
göğüsleri açık
göğüsleri patlak yürekleri delik
ölümü seçmiş olanlar.
… “
“Kolay sanıyorsunuzdur
belki
kadın olup kıskanmamayı.
Kıskanırsanız bir başka kadını
Onu öldürebilirsiniz
Bir fikirse kıskandığınız
Sizin de ölmeniz gerekir.”
Ve gece gündüzden daha bezdirici, tek başına can çekişenlerin öksürük ve hıçkırıklarıyla dolu gece, çamura, köpeklere, taşlara ve bağırmalara karşı üstüste yığılmış, uyandığımızda ölü bulacağımız ve götürüp kapının önündeki çamura atacağımız, içinde can verdikleri örtüye sarılı olarak orada bırakacağımız öbürlerinin öksürük ve hıçkırıklarıyla dolu gece. Ve her bir ölü, gecenin gölgeleri kadar hafif ve bir o kadar ağır, etsiz kaldığından hafif ve kimsenin hiçbir zaman paylaşamayacağı acılar yığınını taşımaktan ağır.
Bekliyoruz.
Dünden beri, ertesi günü.
Gece yarısından beri, bugünü.
Bekliyoruz.
Şafak söküyor.
Geleni bekliyoruz. Gündüzün ardından geliyor diye geceyi, gecenin ardından geliyor diye gündüzü.