Mizahla Felsefenin iç ice geçtiği bir kitap. Felsefe dedimse öyle ağır bir felsefe değil. Olayların içine serpiştirilmiş, seyreltilmiş bir felsefe. Abdera, Batı Trakya'da Gümülcine dolaylarında Milattan önce kurulmuş bir kent olarak bilinir. Abdera öyle bir kent ki, bir yanda Filozof Demokritos, Protogoros Hekim Hippokrates gibi filozofları ve parlak zekalı insanları; öte yanda ise, boş inançların, ön yargıların, eleştirisiz düşüncelerin tutsağı dar ufuklu insanları barındırır. Yazar #christophmartinwieland bu dar ufuklu insanları öyle bir anlatıyor ki, gülmekle sinirlenmek arasında gidip geliyorsunuz. Yazar kentli yaşayanlara ve sorunlarına alaycı bir yaklaşım hatta taşlama içinde, insanlığın, çılgınlığına ve deliliklerine karşı, toplumun akıllı kabul ettiği kişilerin etkisiz ve güçsüz kalışını vurguluyor kitabında. Kitap asıl konusu olan eşeğin gölgesi davasına başlamadan evvel önce Abdera'yı ve Abderalıları anlatıyor uzun uzun ve "tatlı" sözlerle. Örnegin daha kitabın başında "... Bir Abderalı, ancak Abderalı olmadığı ölçüde akıllı olabilirdi..." ve "... Hiçbir Abderalıda bu kadarını düşünecek kadar akıl olamazdı; olsaydı o andan itibaren zaten Abderalı olmazdı." diyerek zaten yeterli ipucunu veriyor bize. Şimdi buna bakarak eşeğin gölgesi davasının ne menem bir şey olduğunu anlayacaksınız. Hele ona gelene kadar bir kurbağalar meselesi var ki tadından yenmez. Bürokrasi, yargı, ülke idaresi, inanç ve inanç sömürüleri... Her şey var bu taşlamada. Okudukça hep bir yerlerden tanıdık gelecek bu kitabın konusu size. Mutlaka okunması gereken kült eserlerden biri.