1951 yılında Ankara'da doğdu. Babası bir memur idi. Lise eğitimini Robert Kolej'inde tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde iktisat okumaya başladı. Ardından The Johns Hopkins Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi'nde eğitimini sürdürdü. Harvard Üniversitesi'nde insan kaynakları üzerine doktora yapan Ülsever, 1983 yılında doktorasını alıp Türkiye'ye döndü ve Türkiye'de insan kaynakları üzerine doktora yapan ilk kişi oldu. Amerika'daki eğitimi sırasında ateist ve marksist görüşleri değişti ve liberal bir Müslüman oldu. Kanal 7, STV ve Hürriyetgazetesinde çalışan Ülsever son olarak Oda Tv'de köşe yazarlığı yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
sokak çocuğu sadece ve sadece kendini düşünmek ve kendini kollamak zorundadır. Sokak çocukları tıpkı sokak kedileri gibidirler. Bencil, sahtekar, yağcı, işi bittiği an işini görene sırtını dönen , uyurken bile tetikte duran!
Ayna Paramparça yazarın okuduğum ilk kitabı. Kesinlikle çok beğendim hemen olayların içine çekildim. Kah üzüldüm kah güldüm. Ama bu kitaptan önce "azrail aynası" Kitabını okuyun derim ben kitaba başladığımda fark ettim.
Kitap, polisiye gerilim olarak okunursa beklentiyi karşılamaz. Zaten seri katlin psikolojik durumlarının incelenmesi yapılmış. Konu olarak sevdim. Sevmediğim cinselliğin çok fazla ayrıntı ile rahatsız etmesi ki, ergenlerin hayalindeki gibi bir anlatım yapılmış. Bir de çok fazla gereksiz ayrıntı verilmesi ki şöyle; eve kadar giden kişinin sağa döndüğü, şu caddeden geçtiği, ayakkabı ve montunu çıkarıp, ayakkabıyı ayakkabılığa, montu askıya asması gibi.
Sonu açık bırakılmıştı.
Azrail AynasıCüneyt Ülsever · Doğan Kitap · 2011102 okunma
Tek kelime ile muhteşemdi. Tadını ala ala okuduğum ve hiç bitmesin dediğim bir kitaptı... Hacı 28 Şubat süreci ile suçlanmış ama 28 Şubat ile ilgisi ve yönelimi olmayan Gesili bir adam. Tek derdi kardeşi Faruk'u kurtarma çabası...
Mutlaka polisiye severlerin okuması gereken bir kitap...
Cüneyt Ülsever 28 Şubat'ı izleyen dönemde hayali kahramanlarla siyasiler-askerler-işadamları-yabancı devletler arasında ahlaksızlığın dibine vurduğu bir ilişkiler ağı kurgulamış ve roman ortamına taşımış.
Romancı olarak dili çok çok zayıf ve birçok eksiği var. Keyifle okunmuyor bu eksikliklerinden dolayı, ama aynı sebeple de hızlı bitiyor. Sonu Amerikan filmlerini hatırlacak kadar absürd olsa da; kim bilir, belki bu kadarı da olmuştur? Konu ilginç, bu kadarı da fazla denebilir belki ama 28 Şubat döneminde absürt birçok olay gerçekten de yaşanmış hani...
İronik olan Robert kolej mezunu bu gazetecinin entellektüel kesim tarafından liberalliği, muhafazakar kesime yakınlığı ve sivri dili ile çok eleştirilmesine ve kitabında samimi dindarları ve özellikle Anadolu Kaplanlarını takdir ettiğini açıkça göstermesine rağmen yaklaşık 10 yıl sonra desteklediği kesim tarafından işinden edilmesi ve tabiri caizse susturulması. İşte tam da bu, kitapta eksik kalan ama hayatın öğrettiği son noktayı koyuyor: Hayallerimizdeki gibi ahlaki, dini, ideolojik prensipler değil güç savaşı belirleyici olan. Doğru, gücü elinde tutana göre değişiyor; toplumsal denetim mekanizmaları da boşa çıkınca duruma göre pozisyon alamayan eleniyor.
Yalnız kalanı kurt kapıyor yani...