“İstanbul benim en sevdiğim şehirlerden biri,” dedi Jack. “Bir kez yolunu bulmayı becerirsen, hayal edebileceğin en zengin tarihi dokusuyla karşılaşıyorsun.”
“Bu iş bitince beni de götür oraya,” dedi Katya.
Jack dürbünü indirdi ve gemiye tırmanan kadına baktı. Katya gülümsedi ve çabucak el salladı. Jack’in bıyık altından söylediği sözleri ancak hemen arkasındaki Costas duyabilirdi.
“Katya, sen bir meleksin.”
Dillen gözle görülür bir tatmin duygusuyla, iki eski öğrencisinin tartışmayı ilerletmesini izliyordu. Bu tür bir bileşim, mutlaka bir sinerji yaratırdı; zihinlerin buluşması, yeni düşünce kıvılcımları ve çözümler üretirdi.
Aşil'in cenaze töreni müsabakalarında kazananın ödül olarak alacağı zırh Homeros'taydı. Fakat savaşın son anlarında tüm kahramanlar ölmüş ve hazineleri Agamemnon'a geri dönmüştü. Kahramanlar çağı, ölen savaşçının zırhının ele geçirildiği şövalyelik yarışmaları sona ermişti.
Buradan sonrası benim kitaptan çikardigim yorumum;
Bütün hazineler gemiye dolduruldu ve yollandı. Gemiye ne oldu peki? Battı. Yeri biliniyor mu? Belki? Niye açıklan mıyor? Niye açıklansın?