[••“Kendini satılabilir bir meta haline getirmek" kendin-yap türü bir iş ve bireysel bir görevdir.
Bu noktaya dikkat edelim:
Mesele valnızca metaya dönüşmek değil “kendini meta haline getirmek'tir.”••]
Üstelik pazara koymaya, tanıtımını yapmaya ve satmaya teşvik edildikleri şey de bizzat kendileri.
...
Tüketiciler satılabilir mal statüsüne yükseltilmektedir.
...
"Kendini satılabilir bir meta haline getirmek" kendin-yap türü iş ve bireysel bir görevdir.
Franz Kafka'nın karanlık güçlere ilişkin, sizi her şeyden kuşku eder hale getiren (Sizin hakkınızda kim, ne biliyor? Bunu nasıl biliyorlar? Bu bilgi sizi nasıl etkileyecek?) betimlemeleri bugünün veritabanı dünyasını anlatmaya daha uygundur
Gözetim işinde gözetlenenlerin sessiz ya da gürültülü, bilinçli ya da bilinçsiz, maksatlı ya da olağan ama hiç şüphesiz muazzam ölçekteki işbirliğine gelince, bu durumu (en azından ilk başta) "görülme sevdası"na bağlamayacağım. Bilindiği üzere Hegel özgürlüğü öğrenilen ve tanınan bir gereklilik olarak tanımlıyor... Kendini kayıt altına alma tutkusu, Descartes'in "Düşünüyorum öyleyse varım" sözünün güncel uyarlamasının "Görülü yorum (izleniyorum, fark ediliyorum, kaydediliyorum) öyleyse varım" olduğu çağımızda Hegelci hâkimiyetin en başta gelen ve belki de en açık örneğidir.