Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Doğan Kuban

Doğan KubanMimarlık Kavramları yazarı
Yazar
Derleyen
8.6/10
83 Kişi
489
Okunma
89
Beğeni
6,5bin
Görüntülenme

Hakkında

Doğan Kuban (10 Nisan 1926 Paris, 22 Eylül 2021, İstanbul), Türk mimar ve akademisyen. Türkiye'nin ilk ve en önemli mimarlık tarihçilerindendir. 1926 yılında babasının Fransız Harp Akademisi'nde öğrenci olduğu sırada Paris'te doğdu. Altı yaşında iken ailesi ile Türkiye'ye geldi. Çocukluk ve gençliği Elazığ, Eğirdir, Denizli ve Ankara gibi şehirlerde geçti. Lise öğrenimini Ankara Gazi Lisesi’nde tamamladı. Dayısı Emin Onat’ın teşvikiyle mimarlık eğitimi aldı. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden Yüksek Mimar olarak mezun oldu. 1952'de aynı kurumun Mimarlık Tarihi ve Rölöve Kürsüsü'ne asistan olarak atandı. Türkiye'de ilk restorasyon dersini veren Paolo Verzone'nin çevirmenliğini yaptı. 1953'te Aspendos Tiyatrosu onarımında danışmanlık yapan Kuban, 1953-1956 arasında Kapadokya ve Pisidia'daki Antik Çağ ve Hristiyan anıtlarının araştırılmasında Verzone'nin asistanlığını yaptı. 1954'te yeterlilik tezi olarak, Türkiye'de batılılaşmayı ilk kez bir mimarlık ya da sanat tarihi sorunsalı olarak ele alan "Osmanlı Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme" adlı çalışmasını hazırladı. 1954'te İTÜ Mimarlık Fakültesi'nce Rönesans mimarlığının araştırılması amacıyla İtalya'da görevlendirildi ve Roma'da yaşadı. Yurda döndükten sonra "Osmanlı Dini Mimarisi'nde İç Mekan Teşekkülü - Rönesansla Bir Mukayese" (1958) adlı teziyle doçent unvanını aldı. Verzone Mimarlık Tarihi ve Rölöve Kürsüsü’nden ayrıldıktan sonra Mimarlık Tarihi ve Rölöve Kürsüsü' sorumlusu olarak restorasyon dersini ve birçok başka dersi üstlendi. 1962-1963 yıllarında Fulbright doktora sonrası araştırma bursuyla ABD'de, Ann Arbor'daki Michigan Üniversitesi sanat tarihi bölümünde konuk öğretim üyesi olarak ders verdi. 1963-1964'te Washington DC'deki Dumbarton Oaks Bizans Araştırmaları Merkezi'nde Anadolu'daki Hristiyan Yapıları Kataloğu üzerinde çalıştı. 1964'te Suriye'de Oleg Grabar yönetimindeki Doğu Kasr-ül Hyr kazısının ilk mevsiminde kazı mimarlığını yürüten Kuban, yurda döndükten sonra "Anadolu Türk Mimarisinin Kaynak Sorunları" adlı teziyle profesör oldu (1965). 1966-1976 arasında aynı kurumun finanse ettiği İstanbul Kalenderhane Camisi kazısı ve restorasyonunda Cecil Striker'la eşbaşkan olarak proje ve kontrollük çalışmaları yaptı. İTÜ Mimarlık Bölümü öğretim programında "Modern Mimarlık Tarihi"nin ayrıntılı olarak yer almasını sağlayan Kuban, doçentliğinden 1993 yılında emekli oluncaya kadar bu kurumda sırasıyla Mimarlık Tarihi ve Rölöve Kürsüsü, Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü ile Restorasyon Ana Bilim Dalı başkanlığı yaptı, 1974-1977 arasında da İTÜ Mimarlık Fakültesi dekanlığı görevini üstlenmiştir. 1967'den başlayarak ABD ve Suudi Arabistan'da da konuk öğretim üyesi olarak İslam ve Türk Sanatı üzerine ders verdi, seminerler düzenledi. Kuban, konuk öğretim üyeliklerinin yanı sıra 1963'ten başlayarak, çeşitli ABD eyaletleri, Danimarka, Hollanda, İsviçre, İtalya, Macaristan, Kanada, Pakistan, Sudan, Suudi Arabistan, Mısır, Fas, Endonezya ve Singapur'daki üniversite, müze ve araştırma merkezi gibi pek çok bilim kurumunda konferanslar verdi. 1968-1972 arasında İTÜ tarafından finanse edilen "Edirne Anıtları Monografik Çalışması ve Alan Araştırmaları" konulu proje ile Edirne Sarayı kazısını yürüttü.; 1968-78 arasında Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye kolunun kurulması için çalıştı. 1974'te İTÜ Mimarlık Fakültesi'ne bağlı Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nü (MTRE) kurdu ve başkanlığını üstlendi. Kuban, 1979-1980'de Uluslararası İslam Tarihi Sanatı ve Kültürü Araştırmaları Merkezi (IRCICA) başkanı seçilmiş ve merkezin İstanbul'da kurulması çalışmalarını gerçekleştirdi. Taç Vakfı (1976), Tarihi Evleri Koruma Vakfı (1977) ve Türkiye Sosyal ve Ekonomik Tarih Vakfı'nın (1991) kurucuları arasında yer aldı. Kuban, 1968-1981 arasında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliği, sonra da aynı kurumda başkanlık yapmış,1978-1979'da Kültür Bakanlığı Yüksek Kültür Kurulu üyeliğinde bulunmuştur. Mimarlık ve Sanat (1960-1961), Mimarlık (1967-1970) dergileri, İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi Bölümü'nün yayımladığı Anadolu Sanatı Araştırmaları ( 1968-1970), İTÜ Mimarlık Fakültesi ve Restorasyon Enstitüsü'nün yayımladığı MTRE Bülteni (1975-1981), İstanbul dergisi (1991'den beri), Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi (1993-1995) yayın kurulu eş-başkanlığını yaptı; 1983'te O. Grabar'ın yayın yönetmenliğini yaptığı, İslam sanatı ve mimarlığı alanındaki Muqarnas dergisinin danışma kurulu üyesi oldu. 1979-1983 arasında, merkezi Cenevre'de bulunan Ağa Han Mimarlık Ödülü'nde yönetim komitesi üyesi idi. 1980'de Pakistan'ın Lahor kentinde düzenlenen "İslam Ülkeleri Koruma" konulu uluslararası kongreye UNESCO uzmanı olarak katılan Kuban, 1986'da Ankara'da düzenlenen 1. Uluslararası Asya-Avrupa Sanat Bienali'nde Türkiye Grubu başkanlığı ve sergi düzenleyiciliği görevlerini üstlendi. Prof. Dr. Doğan Kuban 95 yaşında Anadolu Hisarı'ndaki evinde yaşamını yitirdi ve Anadolu Hisarı'nda bulunan Fatih Sultan Camisi'nde yapılan cenaze töreniyle Hisar Mezarlığında toprağa verildi.
Unvan:
Türk Mimar, Yazar
Doğum:
Paris, Fransa, 10 Nisan 1926
Ölüm:
İstanbul, Türkiye, 22 Eylül 2021

Okurlar

89 okur beğendi.
489 okur okudu.
68 okur okuyor.
552 okur okuyacak.
30 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Evin kadın için yapıldığı düşüncesi İslam literatüründe yazılmaz fakat toplumsal statüsü vurgulanır. Türkçede evlenmek fiili bir eve sahip olmayı anlatmaktadır.
Reklam
Bir ırk ifadesi en sade şekliyle evde somutlaşır. Çünkü ev, varoluşun anlaşılması güç sürecinde şekiller.
Her sabah uyandığında bu 6 öğüdü hatırla... -Parmak ucuna basan, ayakta duramaz. -Kibirli yürüyen, mesafe katedemez. -Kendini öne çıkaran, dikkat çekemez. -Kendisini haklı gösterene kulak verilmez. -Kendini övenler takdir edilmez. -Başarıyla övünen sonunu hazırlar...
Ayasofya sadece o zamana kadar görülmemiş bir teknik cesaret ve iç mekân güzelliği açısından değil, o çağ sanatının bütün yaratma olanaklarını göstermesi açısından da önemli bir sanat ürünüdür.
Normal bir gerçek yoktur. Bazen gerçek gerçek değildir. İyilikten bazen kötülük doğar.
''Neyin cehalet olduğunu yeniden tanımlamadan, cehaletten söz etmenin anlamsız olabileceğini yeni öğrendim. Önce yaşadığımız dünyanın, sözünü ettiğimiz dünyadan farklı olduğunu, sonra bilgimin, ciddi bir çaba gösterdiğim halde, toplumun ve dünyanın içinde yaşadığı değişimi anlayacak kavramsal aydınlığa sahip olmadığını anladım.' Dünyada olan bitenleri yüzeysel olarak anlıyoruz... Biz hâlâ sıradan okumuşlukla cehaleti eşanlamlı kullanıyoruz. Herkesin ilkokula gittiği bir ülkede bu doğru değil. Fakat hâlâ okumamış olanların yaşadığı Türkiye’de “mürekkep yalamışlığı” okumuşluk kabul eden bu toplum, cahil kalmakta devam ediyor. Günümüzün değişik bir cehalet ölçeği olması gerek. Bilgi artışı ve birikimi o denli yoğun ki bir uzmanın sadece kendi alanında bile yenilikleri izlemesi olanaksız hale geldi. Okumanın evrensel bir zorunluluk olduğu günümüzde sadece cehalet basamakları var. Gerçi hâlâ ortaçağ karanlığında yaşayanlar da var. Müslümanların bir bölümü bunlara dahil...''
Doğan Kuban
Doğan Kuban
Sevgi ve Rahmetle..
Reklam
"Entelektüel kurumlaşmasını hiçbir zaman gerçekleştirememiş bir toplumun çocuklarıyız. Bugün cehaletin niteliği değişti. Fakat öğrenilmesi gerekenler de olağanüstü arttı. Şimdi okuyarak cahil kalmaya devam ediyoruz."
Kendini Öğrenemeyen Toplum
Kendini Öğrenemeyen Toplum

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
392 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 günde okudu
Türk sanatının Anadolu’ya gelmeden önce içinden geçtikleri kültürlerin ve sanat ortamlarının bir panoramasını anlatır. Türklerin Anadolu ve balkanlara girmesiyle İslam sanatıyla olan etkileşimleri sonucu toplumsal, ekonomik ve dinsel unsurlarla nasıl değişip, evrildiğini ve dolayısıyla başkalaşıma uğradığını plan, çizim, harita ve fotoğraflarla anlatan usta işi bir eser.
Batıya Göçün Sanatsal Evreleri
Batıya Göçün Sanatsal EvreleriDoğan Kuban · İş Bankası Kültür Yayınları · 201439 okunma
296 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Türk Ahşap Konut Mimarisi ( 17.-19.yy.) 23.01.2021 Dönemin yapılarından özellikle eve dair giriş kapısından çatısına oda oda pencere pencere anlamlarını, faydalarını, kültürel ve yaşamsal köklerini konunun uzmanı isimden okuyoruz. Maalesef elin parmaklarını geçmeyen örnekler üzerinden sahip çıkamadığımız gerçekleri üzülerek görüyoruz.
Türk Ahşap Konut Mimarisi
Türk Ahşap Konut MimarisiDoğan Kuban · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201770 okunma
Reklam
296 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Mekân ile insan arasındaki ilişkinin öncül ve en özel ürünü olan “ev”, mimarlık alanının sınırlarını çoktan aşarak geniş bir disiplinler alanının göstergesi olarak benimsenmiştir. “Türk evi” ise tüm çeşitliliğine, geniş bir tarihi ve coğrafi alanı kapsamış olmasına rağmen ancak 20. yüzyıldan itibaren araştırma konusu olmuştur.Türk konut geleneği, temel düzenini ve öğelerin yerleşimindeki özgünlüğünü yüzyıllarca korumuştur. Oda mekânının kökeninde, göçer geleneklerinin varoluş biçimi yatar; yaşam ve form iç içe geçer. Göçer pragmatizm ve İslam soyutlamasının örtüşmesiyle zenginleşen bu konut, Anadolu-Türk toplumunun yerel özelliklerini de yansıtır. 16. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı egemenliğinin sağlamlaşmasıyla doruk noktasına ulaşarak “hayatlı ev”de özgün ifadesini bulur. Türk evi, beş yüz yıldır seyahatnamelere, gravür ve resimlere konu edilerek betimlenmiş olmasına karşın özellikle ahşap olan yapı malzemelerinin kısıtlı ömrü, bu mimariyi tüm detaylarıyla incelenmiştir
Türk Ahşap Konut Mimarisi
Türk Ahşap Konut MimarisiDoğan Kuban · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201770 okunma