19 Nisan 1946'da İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde pedagoji okudu. İki yıl pedagog olarak çalıştı. 1972 yılında Hürriyet Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. Kelebek Gazetesi'nde köşe yazarlığı, muhabirlik yaptı. Ayrıntılı Haber Gazetesi'nde muhabirlik yaptı. 1976-78 yılları arasında Man Ajans'ta metin yazarlığı görevinde bulundu. 1978'de Gelişim Yayınları'na Genel Yayın Yönetmeni olarak girdi ve kadınca ile birlikte Onyedi, Ev Kadını, Bella Bayan, First gibi pek çok dergi yönetti. Bu dönem içinde Söz, Sabah, Güneş gazetelerinde köşe yazarlığı, yöneticilik ve röportaj yazarlığı yaptı. Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapıyordu. Duygu Asena ayrıca Umut Yarıda Kaldı, Yarın Cumartesi, Bay E adlı üç filmde rol aldı.
Gazeteciliğinin yanında yazarlığını da sürdüren Asena, ilk kitabı Kadının Adı Yok ile adını duyurdu. Kitap müstehcen bulunduğundan 1988'de yasaklandı. Uzun süren dava sonucunda tekrar yayımına izin verildi ve ardından aynı yıl yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme alındı.
Yazıları ve kitaplarında değindiği temalar nedeniyle Asena feminist yazar olarak tanındı.
Duygu Asena, beyin tümörü nedeniyle tedavi görmekte olduğu VKV Amerikan Hastanesi'nde 30 Temmuz 2006 günü hayatını kaybetti.
ESERLERİ:
*Kadının Adı Yok 1987 yılında yayınladı. Kitap bir yıl içinde 40 baskı yaparak Türkiye'de satış rekoru, daha sonra filme çekilerek gişe rekoru kırdı. 40. baskının satışları sürerken, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından muzır bulunarak satışı yasaklandı. Bunun üzerine Duygu Asena'nın açtığı davada kitap aklandı. Yeni baskıları yayınlandı. Kitap 53. baskısına ulaştı. Bu arada Kadının Adı Yok, Almanya, Hollanda ve Yunanistan'da, bu dillere çevrilerek yayımlandı. İlk baskıları kısa sürede tükendi. Yunanistan'da "best seller" oldu.
*İkinci kitabı Aslında Aşk Da Yok, Kadının Adı Yok'un devamı niteliğindedir. 36. baskıya ulaşan bu kitap da Almanya, Hollanda ve Yunanistan'da yayımlandı.
*Üçüncü kitabı Kahramanlar Hep Erkek 14 öyküden oluşuyor. Bu kitap Kasım 1992'de piyasaya çıktı 18 baskı yaptı.
*Kadınca'daki sevilen yazılardan derlediği dördüncü kitabı Değişen Bir Şey Yok, Temmuz 1994'de piyasaya çıktı, gazete bayilerinde 20 bin liradan satışa sunularak, farklı bir yayıncılık anlayışı getirdi ve bir haftada 70 bin adet satarak yeni bir rekor kırdı.
*Beşinci kitabı olan Aynada Aşk Vardı çıktı. Kitap dört ayda 12 baskı yaptı.
Sevgili çizgilerim benim, sevgili kırışıklıklarım, sizi ne kadar seviyorum... Siz bana ne çok şey öğrettiniz... Siz beni ne kadar çok seviyorsunuz... Siz benim mutluluğum, siz benim savaşım, siz benim mutsuzluğum, siz benim acılarım, siz benim özgürlüğümsünüz... Sevgili, ince, küçük, zarif çizgilerim... Dostlarım. Siz olmasanız ben ne yapardım? Siz benim kararlılığım, siz benim gücümsünüz. Sizi oluşturana dek neler yaşadım... neler çektim... nasıl savaştım ben... ve size böyle anlayışla, mutlulukla bakabilmek için... ne çok uğraştım.
Masallar, masallar... Pamuk prensesli, Külkedili masallar... Başında kurdelesi, uzun kirpikleriyle prenslerini bekleyen kızlar... Ve prensler... Romanlar, öyküler... Biri kız biri oğlan iki çocuklu aileler... Mutfakta kek pişiren mutlu anneler, evrak çantalı otomobilli babalar...
Fügen’ler, Günse’liler.... Şişko bedenleriyle, saçı başı dağılmış çocuk peşinde koşan kadınlar, evrak çantalı kocalar, yüzü gözü morarmış kadınlar, çılgın sevişmeler, karşılıklı orgazmlar....
Masallar, Romanlar... Filmler... Dört duvar arasında mutluluk simgesi kadınlar, donuk bakışlı, gülümsemesiz babalar...
Sakin, anlaşılır hatta kitaptan bahsetmeyi de başaracağım bir inceleme yazmak istiyorum. Yaşadıklarımı anlatsam , şu oldu, bu oldu diye izaha çalışsam da biliyorum ki yine de anlaşılır olamayacağım. Onlarca kez ölmem gerekirdi Fiziken defalarca kez rahatsızlıklar ile mücadele etmiş olsam da ruhumun gücüne binlerce kez minnettarım.
İnsan,
Neden hep kadınlar fedakarlık yapmaya mecburdur?
Doğdukları andan itibaren mücadele etmek zorundadırlar... Korunmak ya da kollanmak... Peki ama kimden?
Kızdır o... İsmi budur... Korumak zorunda olduğu bir zarı vardır çünkü, namusunun garantisi... Evlenene kadar büyük bir özenle korunmalı, saklanmalıdır...
Biliyorum... kızlar evlenirken kız olmalı... olmazlarsa çok fena olur... kızlar el değmemişliklerini, kullanılmamış olduklarını ancak böyle kanıtlayabilirler sahiplerine..S/52
Böyle tarif etmiş Duygu Asena 'kız' olmayı eserinde... Daha neler yazmış, yasaklanmış, toplatılmış. Ama mücadele vermiş yazdıkları uğruna, her kadının verdiği mücadeleler gibi...
Kız çocuğunun dilinden başlamış eser. Genç kız olmuş, kadın olmuş, dul olmuş... Her kalıba sokulmuş kadın... İçine konuşmuş, fısıldamış, çığlık atmış... Kime ne kadarını duyurabilirse... Kim ne kadarını anlayabildiyse... Bazen küçücük bir tebessüme mutlu olmuş, bazen de küçücük bir söze... Gözlerinin ne kadar güzel olduğunu söyleyen bir tatlı dilin peşinden gitmiş mesela. Ya da işinde terfi almasının güzel olduğundan değil de akıllı olduğundan gerçekleştiğini kanıtlamaya uğraşmış. Okumak için mücadele etmiş, çalışmak için daha da fazlası. Kendini kanıtlamak, sadece kendi olmak için koşmuş, koşmuş... Hep mutluluğu aramış, aşkı, sevgiyi.. küçük bir kız çocuğu kırılganlığıyla...
Hep bir isim verilmiş kadına bu hayatta...
Yazarın dediği gibi "Kadının Adı Yok" değilmiş. Varmış adı, önce "İnsan"mış onun adı... İNSAN
Sevgiyle...
Kitap resmen pekte dengede olmayan şirazemi hepten kaydırdı. Kitabı gerçekten çok beğendim. Dili, anlatımı çok güzel. Samimiyeti ise bir başka.
Kadın olarak hepimizin yaşadığı sorunları öyle güzel dile getirmiş ki.
Ön olgunluk çağıma eriştiğim şu günlerde düşüncelerimde hiçte haksız olmadığımı, yanlız olmadığımı gösterdi bana.
Feminist