1961'de Adapazarı'nda doğdu. Kendi kuşağının bütün çocukları gibi hızlı büyüdü. 1978'de kazandığı İİATİA Gazetecilik Yüksek Yüksek Okulu'ndan 8 yılda mezun olmasının vebali, 12 Eylül'ün boynundadır. Şimdilerde gazetecilik yapıyor. Öncesinde iki kez hapse girdi. 1980-1984 arası, cuntanın en pervasız yıllarını içeride geçirdi. Dört yıl sonra döndüğünde; adını bile değiştirdikleri okulunu, duvarlarını yazıladığı kentin sokaklarını, sokaklarda yürüyen insanları ve eski arkadaşlarını tanımakta zorlandı. İçinden darbe geçen ülkesine bir daha hiç alışamasa da, onu asla bırakamadı. Üç yıl serbest dolaştı; yetmedi. 1987'de yeniden hapse atıldığında 26 yaşındaydı. Dört yıl daha yattı; boynunu hiçbir zaman öne yatırmadı. Gadre uğratılmış gençliği için devletten alacaklı kaldı. Alacağını tahsil etmenin yolunu arıyor; bir gün elbet bulacak. ..
Sedat Peker'in, kendisinin de içinde yer aldığı Susurluk skandalından 25 yıl sonra gelen ifşa ve itirafları, Türkiye'nin mafya-siyaset-devlet üçgeni içinde dipsiz bir bataklığa dönüştürüldüğünü ortaya koydu.
“Murphy altın kuralı vardır, şöyle der; “parası olan kuralı koyar, kuralı koyan ise kalan parayı alır”. Para iş insanlarında olur. Kuralı da bürokratlar ve siyasiler koyar. Sonucunda para siyaseti ve bürokrasiyi yönetir. Bürokratlar da siyasiler de bu denklemde kendi hisselerini alırlar. Kenardan dökülen kırıntılar halka ayrılır. O kırıntılardan silah kullanarak, grup kurarak biraz daha fazlasını almaya çalışanlara da mafya denir, yeraltı dünyası denir. Yani bütün hikaye bundan ibarettir.” Sedat Peker’in kendisiyle yapılan röportaja kitabın 503. sayfasında verdiği cevap bu. Bu sözler yeraltı dünyasını ucundan olumlayan sözler olsa da aslında kitabın da özeti dersek yanlış olmaz. Kitaptan ve ülkemizdeki yaşananlardan şunu alıyoruz: mafyadan daha tehlikeli bir şey varsa onda devlet gücünü kullananların mafyalaşmasıdır. Evet devletten hukuku çıkarırsanız geriye kalana çete denir. Çok yakın dönem Türkiye siyasi tarihine önemli derecede ışık tuttuğunu düşünüyorum.
Bu kadar kirlenmişlik insanların bu kadar güce tapmaları.Kitabı okuyunca iyiki zengin olmamışım kendi yağımda kavruluyorum dedim araştırma konusundada gazetecileri tebrik etmek lazım