Fahir Armaoğlu

20. Yüzyıl Siyasi Tarihi author
Author
Translator
8.8/10
478 People
2,021
Reads
177
Likes
8.2k
Views

Oldest Fahir Armaoğlu Quotes

You can find Oldest Fahir Armaoğlu quotes, oldest Fahir Armaoğlu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
1894-95 Çin-Japon savaşı, Uzak Doğu politikası açısından bir takım gerçekleri ve neticeleri ortaya çıkarmıştır. Şöyle ki: 1. Japonya bu savaş ile Uzak Doğudaki kuvvetler dengesine dahil olmaktaydı. Batıya açıldıktan kırk yıl sonra bir büyük kuvvet olarak ortaya çıkan Japonya, Uzak Doğu politikasının bundan böyle hesaba katılması gereken bir unsuru oluyordu. 2. Bu tarihe kadar Uzak Doğu'da sömürgecilik faaliyetinde sadece Avrupalılar rol almıştı. Şimdi Avrupa sömürgeciliğinin arasına bir de bir Asyalı devlet katılmaktaydı. Bu ise, Uzak Doğuda, Avrupa ile Japonya ve Amerika ile Japonya arasında uzun sürecek bir rekabet ve mücadele devresinin açılmasıydı. 3. Japonyanın Batıya açıldıktan sonra kısa sürede gösterdiği bu başarı ve Batı teknolojisi ile Batının seviyesine çıkması, Asyada sarı ırk milliyetçiliğini başlatacaktır. Japonya örneği Asya milletlerine Avrupa seviyesine çıkmada sarı ırkın yeteneği konusunda bir güven duygusu ve inancı vermiştir.
Vietnam Savaşı
Vietnam Savaşı denen ve 1965'te başlayıp 1973 yılı başlarına kadar sekiz yıl devam eden, Amerika'nın Kuzey Vietnam'la mücadelesi, Amerikan tarihi bakımından olduğu kadar, savaş sonrası milletlerarası münasebetlerin gelişmesi açısından son derece enteresan ve mühim bir hadisedir. Vietnam Savaşı, bir süper devletin, 1 7 milyonluk bir küçücük ülkede bataklığa nasıl saplandığının da bir hikâyesidir. Bu, aynı zamanda, ağır tabiat şartlarından iyi yararlanan bir gerilla taktiğinin,en mükemmel konvansiyonel silahlar karşısındaki zaferinin de bir ifadesidir. Nihayet, 1861-1865'ten beri, yani son yüz yıl içerisinde ilk defa,Amerikan halkı, manasız ve amaçsız bulduğu bu savaş dolayısıyla federal hükümete karşı başkaldırmıştır.
Sayfa 606 - timasKitabı okudu
Reklam
Sovyetler
Komünist Enternasyonal'inin dördüncü kongresinde, kapanış toplanışında Türk komünistlerine hitaben yayınladığı bir mektupta, tutuklanan Türk komunistlerine sevgilerini göndermiş ve, "Unutmayınız ki Yoldaşlar, hapishane hücrelerinin hüznü ihtilalin güneşini karartmaz" diyerek Komünist Enternasyonal'inin onları 'cellatlarının' elinden kurtarmayı kendisinin esaslı bir görevi saydığını bildirmiştir.
Sayfa 284Kitabı okudu
1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üstüne üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır.
Sayfa 42 - Kronik Kitap
Nasyonalizm
Alman birliği yolundaki Fransa engelini bertaraf etmek, Bismarck için, ancak, Fransa'yı 1870-71 savaşında ağır bir yenilgiye uğratmakla mümkün oldu. Bismarck'ın dediği gibi, Alman milletinin millî bütünlüğü ancak "kan ve demirle" gerçekleştirilebilmiştir.
Sayfa 28 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Sosyalizm
Bernstein Marx'ın bu düşüncesinin yanlış olduğunu ileri sürdü. Verdiği örnek ise şuydu: Marx'a göre endüstriler geliştikçe işçi kitlesi zayıflayacaktır. Fakat Bernstein'e göre, 1873-95 arasında geçmiş olan devrede, gıda maddeleri fiyatları %35-40 kadar düşmüştür. Aynı devrede işçi ücretlerinde %5 bir artış meydana gelmiştir. Böylece işçi
Sayfa 31 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Reklam
Sosyalizm
Marx genel bir savaşın çıkacağını ve bu savaşın kapitalistlerin savaşı olduğunu, bu sebeple de işçilerin ve proletaryanın bu kapitalist savaşta hiçbir çıkarı bulunmadığını, bundan dolayı savaş çıktığı zaman işçilerin askere gitmemelerini söyledi. Birinci Dünya Savaşı patlak verince bütün memleketlerdeki işçiler askere alındıklarında tereddütsüz düşmanla savaşmak için cepheye koştular. Bernstein'in işaret ettiği gibi, işçiler enternasyonalizmi bir tarafa bırakıp her şeyden önce düşmana karşı vatanlarını savunmaya koştular. İşte bu durum II. Enternasyonal'in sonunu getirdi.
Sayfa 32 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Monroe Doktrini (2 Aralık 1823)
1- Başkan Monroe'ye göre Birleşik Amerika, Avrupa'nın işlerine karışmamaktadır. Amerika'nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa işlerine karışmayacaktır. Buna karşılık; Avrupa devletleri de Amerika kıtalarının içişlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar. 2- Amerika'nın bu isteğine rağmen, eğer herhangi bir Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik teşebbüsünde bulunursa, Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca bir hareket sayacak ve Avrupa devletleri Birleşik Amerika'yı karşısında bulacaktır. Amerikan Kongresi, Başkan Monroe'nin teklif ettiği bu iki dış politika ilkesini onayladığı ve Amerikan dış politikasının esasları olarak kabul ettiği gibi Avrupa devletleri ve özellikle Rusya, Fransa ve İngiltere de Amerika'nın bu sert tutumu karşısında İspanyol sömürgelerindeki bağımsızlık ayaklanmalarını bastırmak için herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edemediler. Amerikan dış politikasında Monroe Doktrini adını alan bu dış politikanın ilk sonucu şu oldu ki; Avrupa devletlerinin İspanya'ya yardım edememesi dolayısıyla, 1820-1830 arasında, bütün İspanyol sömürgeleri bağımsızlıklarını kazandılar. Kısacası Latin Amerika ülkelerinin bağımsızlığı Birleşik Amerika'nın Avrupa karşısındaki sert tutumu ve Monroe Doktrini sayesinde gerçekleşmiş olmaktaydı.
Sayfa 73 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Afrika'nın Sömürgeleşmesi
Kıyıda bir yeri ele geçiren, içerilere kadar olan geniş toprakların kendisinin olduğunu iddia ediyordu. Bu ise, anlaşmazlıkları arttırdı. Bu sebeple Avrupa devletleri, 1885 yılında Berlin'de toplanıp "Berlin Senedi" adı ile bir belge imzaladılar. Bu senet, sömürgecilikte "fiilî işgal" prensibini kabul ediyordu. Yani, Afrika'da bir toprağı fiilen işgal etmedikçe, oraya sahip olunamayacaktı. "Fiilî işgal" prensibi Afrika'ya hücumu daha da hızlandırdı. Her devlet diğerlerinden önce harekete geçip, daha geniş toprakları işgale çalıştı.
Sayfa 82 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Çin'in Batı'ya Açılması
Fakat Ortaçağ'dan itibaren gerek Çin'in, gerek Japonya'nın Avrupa ile münasebetleri kesilmiştir. Bu iki devlet kapılarını Batı'ya kapamıştır ve bu durum bilhassa 17. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Bunun da sebebi, Avrupa devletlerinin Çin'de ve Japonya'da Hıristiyanlığı yaymak için yaptıkları propaganda ve çalışmalardır. Hıristiyan papazların Çin ve Japon halkı arasında yaptıkları din propagandası, din konusunda en az Avrupa kadar fanatik olan bilhassa Çin'de büyük tepkiyle karşılandı. Hıristiyan papazlara (misyonerlere) karşı duyulan bu tepki neticesi, Çin ve Japonya 17. yüzyıl sonlarında kapılarını Batı'ya kapayıp, Avrupa ile her alandaki münasebetlerini en asgari seviyeye indirmeye çalışmışlardır. Meselâ Çin, bütün limanlarını Avrupa'ya kapamış ve sadece Canton Limanı'nı Avrupa ile ticaretine açık bırakmıştır. O da limanın tamamı değil, ancak bir kısmı Avrupa'dan gelen gemilere ayrılmıştı. Gemiler mallarını buraya getirip belirli Çinli tüccarlara satarlar ve alacakları malları da yine bu tüccarlardan alırlar, fakat hiçbir şekilde halkla temasta bulunmazlardı. Japonya ise Çin'den daha sıkı davranmış ve tüm limanlarını Batılılara kapamıştı. O kadar ki, bir deniz kazasından kurtulan bir yabancı dahi, Japon kıyılarına çıktığında derhal öldürülürdü.
Sayfa 85 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.