İlim kadar insanı ucba düşüren, ‘ben’ dedirten, sonunda da ilahlaştıran başka bir güç yoktur.
Tabii buradaki ilimden, henüz bilmediklerinin bildiklerinden çok olduğunu anlayacak seviyeye ulaşmayan ilmi kastediyoruz.
İlmin böyle bir afeti vardır, Razî’nin dediği gibi, insan her şeye sahip olmak ister ama bunu bilgi dışında bir yolla başaramayınca bilgiye sarılır. Çünkü bilgi, bileni kendisine meftun olanlara hâkim pozisyona getirir, ona bildiği her şeye sahip olduğu duygusunu verir.
Her Müslüman imanını ve İslam’ını atalarının dini olmaktan çıkarıp kendi dini kılacak kadar öğrenmelidir. Bilindiği gibi Kuranıkerim birden çok ayette, ‘neden böyle inanıyorsunuz’ dendiğinde, biz atalarımızı böyle bulduk, diyenleri kınar. Demek ki, körü körüne inanmak, anlamadan yaşamak olmaz. Bunun bir anlamı da imanın ‘tahkik’ düzeyine çıkarılmasıdır. Her vasıflı mümin inandıklarının ve yaptıklarının savunmasını yapabilecek kadar dinini bilmeli ve önce kendi ikna olmalıdır. Allah (cc), ‘yaşayanın da bir delille yaşamasını, ölenin de bir delille ölmesini’ ister.
19.07.2019
Kimsenin etlisine sütlüsüne karışma,
Her koyun kendi bacağından asılır,
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın,
Herkesi hoş gör gibi ifadeler
Dünyevileşmenin ve Allah'ı unutup yabancılaşmanın sloganları.