Geçmişten gelen eşyalar, saklanan anılar, kişilere ait izler, kokular... Kapalı bir kutunun içinde adresini bulduğunda hazin bir tebessümle karşılanıyormuş meğer. Özlemle, hürmetle ve sevgiyle kucaklanıyormuş, ulaştığı yerde...
Bazen kendimi sadece bir damla kar ile özdeş tutuyor, bazı geceler o bir damla kar gibi yağıyor, yaşıyor ve ölüyorum. İçim soğudu, tenim soğudu. Buzdan bir heykel gibi, azar azar soğuk bir biçimde eriyorum.
Kız çocuklarına özgü genel bir kaderdi bu. Varlıkları bile yok sayılıyordu. Babaya kaç çocuğun var diye sorduğunda, erkek çocuklarının sayısını söylüyordu. Kızlar birer gölge gibiydi. Sessiz, sitemsiz, tepkisiz birer karartı gibi, iş nerede onlar orada. Ne doğduklarını hatırlıyordu birileri, ne de nasıl olduklarıyla ilgileniyordu. Günün birinde bir ölüm haberi... Bir Fatiha, bir testi su, toprağı bol olsun. Ne duydu, ne bildi, ne istedi, ne bekledi, ne elde etti?