Kaçış çizgileri, hiçbir zaman, dünyadan kaçmakla oluşmaz; tıpkı bir boruda delik açtığınızda olduğu gibi, sızıntılar yarattığınızda oluşur; bütün toplumsal sistemler, kaçış çizgilerini tıkamak için parçalarını ne kadar sağlamlaştırsalar da, her yanlarından sızdırırlar. Bir kaçış çizgisinde muhayyel, sembolik hiçbir taraf yoktur. İnsanlarda da, hayvanlarda da, bir kaçış çizgisinden daha etkin hiçbir şey yoktur. Tarih bile, “belirleyici kırılmalar”la ilerlemek yerine, bu yolu seçmeye mecburdur.
Devletin ağır silahlarına karşı doğrultulacak yeni silahlar, kaçış çizgileri üzerinde icat edilir. "Kaçıyor olabilirim, ama koşarken bir silah aramayı da ihmal etmiyorum” (George Jackson).
Göçebeler, önlerine çıkan her şeyi, kaçış çizgileri üzerinde silip süpürdüler ve yeni silahları öyle buldular, böylelikle Firavun’u şaşkına çevirdiler.
Tek bir grubun veya tek bir kişinin bir kaçış çizgisi işlevi görmesi, en sık rastlanan durumdur; o grup veya kişi, çizgiyi takip etmez, yaratır; bir silahı ele geçirmez, bizzat kendisi silahtır.
Kaçış çizgileri birer gerçekliktir ve toplumlar için son derece tehlikelidirler...
Bir kukla gibi. Parmakta küçük bir kesik, şizo bir felaket. Zaman kırıntıları. Kendinizi ifade etme zahmetine katlansanız! Dere tepe, dolu dizgin. Dinle, dostum, anlarsın. Sımsıkı tutunuyor. Bir mobilet vınlaması. Tıknefes sözdizim.
Kımıldamayın. Sessizliğin dünyasında görünmeden dönüp durma izni vardı, aynanın arkasında, çıkmaz bir içeriye doğru ya da sarmal şeklindeki bir dışarıya doğru.