Herkese merhabalar. İncelemeyi haftalar öncesinde yazıp paylaşmayı unutmuşum. Slav edebiyatından "Murişa"nın yorumu ile geldim.
Slav edebiyatından daha önce "O Gece Gördüm Onu"yu okumuş ve oldukça beğenmiştim. Murişa'nın konusunu da "O Gece Gördüm Onu" ile benzer bulmuştum. Ama "Murişa"yı, "O Gece Gördüm Onu" kadar sevdiğimi söyleyemem.
Murişa'da, yirmi dört yaşındaki genç mühendis Julian Spransky'nin etrafında şekillenen bir hikaye anlatılıyor. Julian, bir aile trajedisinin ortasında kalmış bir çocuk. Annesi babasını terk edip giderken Mur Nehrinde boğuluyor ve babası da bu olay üzerine aklını yitiriyor. Dolayısıyla bu durum Julian üzerinde, nehre düşmanlık gütme şeklinde kendini gösteriyor. Mur Nehri ile mücadelesini hayatının merkezine alan Julian'ın hayatına bir de aşk dahil oluyor; Zinaida. Birinci Dünya Savaşı'nda ortalık ateş yeriyken biz de Julian'ın içindeki ateşi okuyoruz.
Kitabın içine girmekte biraz zorlandım. Ama bu durumu, kitabı yazın okumamla bağdaştırabilirim. Çünkü yazın gidip de sahilde okunabilecek bir kitap olmamasına rağmen ben de tam olarak bunu yapmaya çalıştım. Kitapların mevsimi mi olur diyeceksiniz belki ama, Murişa tam da bir kış kitabı. Battaniyenin altında, sıcak içeceğinizi yudumlayarak okuyacağınız bir kitap.
Farklı ülke edebiyatlarını merak ediyorsanız Murişa'yı da tercih edebilirsiniz. İyi okumalar dilerim.
MurişaFeri Lainscek · Dedalus kitap · 201919 okunma
"Diğer her şey burada kalmalı," dedi kadın başıyla onaylayarak. "Bütün planlarımız, arzularımız, borçlarımız, dargınlıklarımız ve kapanmamış hesaplar," diye sıraladı. "Eğer acılarla dolu bir bavulla gidersek, bunun içinden iyi bir sonuç çıkmaz."
İnsanlar insandılar - anne babası bunu değiştirecek bir şey yapamazlardı- ve insanlar her zaman başkalarının acı çekmesini izlemekten zevk alırlardı. Eğer çektikleri acı kendilerininkinden fazlaysa, şefkat gösterilerinde bulunurlar, ama gerçekte bundan zevk alırlardı.