Ferzende Kaya, Van/Başkale doğumlu. Gazeteciliğe lise yıllarında başladı. Uzun süre OHAL Bölgesinde görev yaptı. Aralarında, AA, Politika, Selam, Nokta, Radikal, Yeni Gündem ve Turkish Daily Newsin de bulunduğu çok sayıda kurumda çalıştı, yazdı. Kürt sorunu, insan hakları ve Orta Doğu üzerine çok sayıda araştırması yayınlandı. Medya eleştirmenliği ve müzik yazarlığı da yapan Kaya, halen USA Newport Universityde İletişim Psikolojisi üzerine yüksek öğrenimini sürdürüyor. Gazeteciliğin yanı sıra biyografi kitaplarıyla tanınıyor.rnrnAyrıca, Türkiyedeki dergiciliğin önemli isimlerinden. Bakış açısı, kadrosu ve içeriğiyle edebiyat ve kültür-sanat dergiciliğinde yeni bir çığır açan Öküz dergisinin ekibinde yer aldı. Yeni Harman ve Hayvan dergisinin kurucuları arasındaydı. Ocak 2005te 120 kişilik dev bir kadroyu toplayarak Esmer dergisini kurdu ve 33 sayı Genel Yayın Yönetmenliği ile İmtiyaz Sahipliğini yürüttü. Ekim 2007de 150ye yakın isimle beraber Esmerden ayrılarak MULTİKULTİ adında, çokkültürcü bir dergi kurdu. Derginin ilk sayısı Ocak 2008de yayınlandı.rnrnKaya, dergiciliğin yanı sıra, Ressam Ahmet Güneştekin tarafından TRT 2 için hazırlanan Güneşin İzinde adlı belgeselin yayın koordinatörlüğünü ve metin yazarlığını yapıyor.
Dil insanların ruhudur, dil ulusların ruhudur. Bir insanın ya da bir ulusun ruhunu anlamak isteyen kişi dil üzerinde yoğunlaşmalıdır, çünkü insanların ve ulusların yaptıkları her şey ve insan ile ulus, dilin zenginliği içindedir. Kültürel mirastan tutun da ulusal bilinç ve düşünceye kadar, oturup kalkmaktan tutun da tarih ve belleğe kadar...
Vee Mehmed Uzun...hani 1953 yılında Siverek'te doğan, daha on sekizinde politik görüşleri ya da daha da doğrusu elinde olmadan içine doğduğu "etnik" kimliğinin bilinciyle veya bir başka ifadeyle "kul" yerine "birey" olmanın sorumluluğunu yüklendiği için Diyarbakır "dam"ından nasibini alan gencecik yürek...
Benim taşlarımın, neden yerinden oynatılmaya çalışıldığını benim anlamam yetmez.
Bunu sormak ve anlamak isteyenler arttığı oranda,bu ciddi pervasizliklarin önünün kesilebileceğine inanıyorum; çünkü bu anlayış bugün beni mağdur etse de bir gün sıra herkese gelebilir.
Ben hayatın içindeki her şeyle ilgili olduğum sürece,benim ülkemin gündeminde dağlar ve oralarda ölenler olduğu sürece ben "şarkılarım dağlara" diyeceğim..
Suçu, hapishaneyi, işkenceyi, idam cezalarını ben yaratmadım. Kaybettikleri çocuklarının resimlerini bıkmadan, usanmadan yüreklerinin üzerinde taşıyan, anneler gününü gencecik çocuklarının mezarı başında geçiren anneleri ben yaratmadım. O çocukları ben kaybetmedim. İşçileri, memurları, öğrencileri sokaklarda ben hırpalamadım. Açlığı ve yoksulluğu ben yaratmadım. Ama benim şarkılarımı bu toplumsal gidişat yarattı.
Ben bu ülkede iyiye gitmeyen her şeyin karşısında oldum ve olmaya devam edeceğim.
Bu da benim değişmez yasam...
Dün Kütüphaneden 8 tane kitap aldım. Bozkır çiçekleri , Kürk mantolu madonna , Başım belada , kendine hoş geldin , sen on yedi yaşımsın , Kürt sorununu yeniden düşünmek , Elif gibi sevmek ve Peyami Safa’nın Yalnızız romanı.
İlk önce Ferzende Kaya’nın Ahmet Kaya’yı anlattığı Başım Belada kitabıyla başladım ve ilk bölümünü bitirdim. Kitap çok güzel , içinde Ahmet Kaya’nın görüntüleri var , ödül gecesi olsun , ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte , çoçukluk resimleri ve daha çoğu.Kitap çok hoşuma gitti. Kitap sizi yormuyor , çok sakin bir şekilde okudum. Bence bu en iyi Ahmet Kaya kitabı , ilk defa onu anlatan bir kitabı okuyorum.
Yaşadığım ülke benim için Altından bir kafes , ve ben şimdi Ahmet Kaya’yı daha iyi anlıyorum, çünkü bende bir nevi memleketimden sürgün edildim.
Ahmet Kaya şarkıcıydı. Çocuksuydu. Öfkeliydi. Yaralıydı. Ve hayatının son döneminde yağmurlarını tanımadığı şehirlerde yalnızdı. Dilini bilmediği bir şehirde, karısının ve kızının kolları arasında öldü. Çabucak öldü. Bir çocuk gibi öldü. Daha önce sürgünde ölenler gibi yalnızlığıyla parçalanarak öldü. Tanımadığı bir ülkenin topraklarına gömüldü. Artık bacağı kırık mangalını yakamayacak, dostlarıyla rakı içemeyecek, doğduğu toprakları bir daha göremeyecek. Bir daha şarkı söyleyemeyecek. Ah keşke şarkı söyleyebilseydim. Kürtçe bir şarkı söylerdim onun için. Yalnızlık üzerine bir şarkı, ölüm üzerine bir şarkı. "Şarkı söyleyen çocukları sevin" diye bir şarkı. "Ben öldüğümde kimse memleketimi sevmediğimi söylemesin" diye vasiyet eden birini anlatan bir şarkı. Kürtçe bir şarkı söylerdim onun için. Eğer şarkı söylemeyi bilseydim. O, şarkı söylemeyi biliyordu
Başım BeladaFerzende Kaya · Anka Yayınları · 2002193 okunma
Ferzende Kaya' nın bu yapıtı, Mehmed Uzun' u okuyuculara en iyi şekilde tanıtan önemli eserlerinden biridir. Mehmed Uzun ile birebir yapılmış röportajlar, ailesi ve yakın çevreleriyle yapılmış görüşmeleri içermektedir. Oldukça kapsamlı bir çalışma ortaya çıkmış ve biz okuyucuların Uzun'un hayatını pek fazla bilmediğimiz yönlerini gözler önüne seriyor. Yazarı da tebrik etmek lazım çok meşakkatli bir yol katetmiş. Çok değerli insanların, Mehmed Uzun için dile getirmeye çalıştıkları düşünceleri tarif edilemeyecek kadar güzel. Bu insanlar iyi ki de Uzun'un hayatına girmişler. Çok değerli kişiliklere sahip insanlar bunlar.(Kitapta, A. Ömer Türkeş, Ahmet Güneştekin, Ahmet Öz, Ahmet Tulgar, Ahmet Uzun, Abidin Parıltı, Berat Günçıkan, Canip Yıldırım, İsmail Beşikçi, Hrant Dink,Hasan Cemal,Hacı Akman,Evrim Alataş, Melih Pekdemir , Taner Akçam, Mıgırdiç Margosyan, Muharrem Erbey, Muhsin Kızılkaya, Müslüm Yücel, Necmiye Alpay, Öncel Öziçer Reis Çelik, Reyhan Çiçek, Salih Bolat, Keya İzol, Selim Temo , Sedat Yurtdaş, Şehmus Diken, Thorvald Steen, Yaşar Karadoğan, Mehmet Zahir , Yaşar Kemal, Yaşar Seyman, Yılmaz Erdoğan, Zeki Bulduk, Zülfü Livaneli'nin yazıları.) Kitabın sonunda fotoğraflarla Uzun'un gençliğini, ailesini, ilk yazılı günlerini, cezaevi günlerini, sürgün ve Avrupa yıllarını, Türkiye'ye taşınma, taşınma ve hastalanma yıllarını gösteriyor.
"Ben öldügümde kimse arkamdan memleketini sevmiyordu demesin, ben bu memleketi Ardahan' dan Edirne' ye kadar severim..." diyor Ahmet Kaya...
Ahmet Kaya şarkıcıydı. Çocuksuydu. Öfkeliydi. Yaralıydı. Ve hayatının son döneminde yağmurlarını tanımadığı şehirlerde yalnızdı.
Dilini bilmediği bir şehirde, karısının ve kızının kolları arasında öldü. Çabucak öldü. Bir çocuk gibi öldü. Daha önce sürgünde ölenler gibi yalnızlığıyla parçalanarak öldü. Tanımadığı bir ülkenin topraklarına gömüldü.
Artık bacağı kırık mangalını yakamayacak, dostlarıyla rakı içemeyecek, doğduğu toprakları bir daha göremeyecek. Bir daha şarkı söyleyemeyecek.
Ön yargısız ve Türk Kürt ayrımı yapmadan okumanızı öneririm bu kitabı. Ahmet Kaya'yı dogumundan ölümüne kadar akıcı ve anlaşılır bir dille anlatmış Ferzende Kaya. Severek ve hüzünlenerek okudum AHMET KAYA 'YI rahmetle anıyorum
#yazar FERZENDE KAYAB
#kitap BAŞIM BELADA
#kitapsayfasayısı 335
#kitapnotum /
#ruhaniokurunkeşfettikleri
#okuyantosbikler #ademinkitapları
#direnademdiren #ferzendekaya #başımbelada #ankayayınları
#okudumbitti #kitapaşkı #kitapyorumu #kitapkurdu #neokudum #instabooks #instagramers #instakitap #kesfetkitap
Başım BeladaFerzende Kaya · Gam Yayıncılık · 2005193 okunma