"Aşık olma"nın getirdiği coşkular geride kalıp biz bulutların üzerinden indikten sonra,sevgiye duyduğumuz asıl ihtiyaç ortaya çıkar, çünkü bu varlığımızın temelinde olan bir ihtiyaçtır.
"İncinen çiftlerin kalplerinin derinliklerinde, ibresi boşu gösteren görünmez
bir "sevgi deposu" olabilir mi? Yanlış davranışlar, kabuguna çekilmeler, acı
sözler ve eleştirel bir ruh, boş bir depodan dolayı meydana gelebilir mi?"
"...antik kutsal yazılar, karı-kocanın "bir beden" olmasından bahsederler. Bu, bireylerin kimliklerini kaybetmeleri anlamına gelmez. Birbirlerinin yaşamlarına derin ve samimi bir şekilde girmeleri demektir. "
"Doğamızdaki bir şey, başkaları tarafından sevilmeye son derece ihtiyaç
duyar. İzolasyon, insan ruhunu mahveder. Bu yüzden, yalnız başına
hapsedilme en zalim ceza olarak düşünülür. "
"...sevgi için duyulan duygusal gereksinme, yalnızca bir
çocukluk olgusu değildir. Bu gereksinme bizi, yetişkinliğe ve evliliğe kadar
izler. "Aşık olma" deneyimi bu ihtiyacı geçici olarak karşılar. Fakat bu,
kaçınılmaz olarak "geçici bir önlem"dir. Kısa ömürlüdür ve etkisi sınırlıdır.
"Aşık olma" saplantısının zirvelerinden aşağıya indikten sonra, sevgi için
duyulan gereksinim yeniden su yüzüne çıkar. Çünkü bu, doğamızın temelinde
vardır. Duygusal arzularimizin merkezindedir. "Aşık olmadan" önce sevgiye
gereksinme duyuyorduk ve yaşadığımız sürece de duyacağız."