Tunus'ta ataerkil bir aile içinde başlayan ve Fransa'da aktivist mücadeleye dönüşen bir hayat yaşayan Halimi'nin, eşitsizlik ve adaletsizlik noktasında kadınların sesi olduğu güzel kitap.
Halimi'nin, Fransa'da başarılı bir avukat olması ise tesadüf olmamış, henüz küçük bir çocukken aile içinde yaşanan adaletsizlikler yüzünden açlık grevi yaparak dayak ve şiddete rağmen eyleminden vageçmemiş bir isimdir kendisi. Bu inat, kararlılık, mücadele ve hak arayışı kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmuş ve Halimi başarılı bir aktivist avukat olarak yaşamına devam etmiştir.
Yazmış olduğu bu kitapta Fransa solunun rüzgarlarını hissetmemek mümkün değil. Özellikle teorik birikimi eylemsel tecrübeye nasıl döküleceği üzerinde fikri bir sorgulama yaparken buluyoruz Halimi'yi. Sadece bir devrim mi gereklidir yoksa özellikle kadın öncülüğünde bir devrim mi? Çünkü devrim sürecinden muhakkak uygulama ve yönetim biçimleri de bu basit gibi görünen detayda çok büyük farklılılar yaratacaktı.
Teorik yol arayışının yanında kadının kendi yolunu çizmesi gerektiğini, ezilenin ezileni, emekçinin emekçisi pozisyonuna terk edilen kadının tarihsel haklılığıyla yeni bir sınıf olarak bir mücadele ağı örmesi gerektiğini satır satır işliyor kitapta.
Tabi dönemin Tunus'u gibi gerici bir dini idare baskısı altında hayata başlayıp, o kazanda pişerek Fransa'da baharı yaşaması yaşamın her mevsimine hakim olarak kadınlara bir şeyler anlatmaya çalıştığını göstermektedir ki bu, çok özeldir. Sadece düşünerek değil, yaşayarak da edinilen bir bilgidir Halimi'nin yazdıkları.
Verimli okumalar.