Güzel bir kitap,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
GülGül İrepoğlu · Yapı Kredi Yayınları · 20157 okunma
Aşkı renkler ile anlatmayı seven Gül İrepoğlu, bu kez Osmanlı hareminde yaşanan imkânsız bir aşkı ele alıyor. Yine bütün renkleriyle birlikte.
Sultan 1. Abdülhamid'e, Âşkıdil(Gönlün Aşkı) adını verdiği cariyesinin aşkını...
Sultan'ın cariyesine gönlünü kaptıran bir harem ağasının aşkını...
Ve bu aşkın şahidi "Efşan bahçeleri"ni...
Efşan, aslında "belli etme, ifşa etme" anlamına geliyor. Sanatsal anlamı ise, günümüze uyarlarsak "tasarım" demek. (Tabi, benim varsayımıma göre)
Cariye Âşkıdil, tasarladığı "mini" bahçelerle hünkâra olan aşkını anlatmak istiyor.
"Aşk bu küçük bahçeyi bu kadar güzelleştirirse, bir kalbe kimbilir neler yapar?" dercesine...
Gül İrepoğlu, zaten okumaktan hoşlandığım, üslubuna alışkın olduğum bir yazar ve dahası sanat tarihi konusunda küçümsenmeyecek bilgi birikimine sahip bir akademisyen. Bu nedenle kitap, çabucak bitti.
Gül İrepoğlu İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nü bitirmiş. (Yani meslekdaşımız.) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Estetik ve Sanat Tarihi Kürsüsü'nde akademik kariyerine başlayıp. 1997’de Sanat Tarihi profesörü unvanını almış. İrepoğlu, entellektüel kişiliğini ve eğitimini yazdığı kitaplarla okuyucusuyla paylaşmış ve paylaşmaya devam etmekte.Bir anı kitabı olan ve 2009'da yayımlanan üçüncü romanı “Fiyonklu İstanbul Dürbünü” giysilerden yola çıkarak İstanbul’un son 50 yılını konu almakta... Çok sevdiği İstanbul, yaşadığı semtler, ailesi ve sevdikleri, anılarda kalan ve unutulmayan kıyafetleriyle birlikte güzel bir yaşam öyküsüne dönmüş. Sayfaları ve satırları süsleyen fotoğraflar ise bu öyküyü daha da hatırda kalır tutuyor. Çok keyifli bir kitap... Benden tavsiye...
iyihissetmek.blogspot.com/2018/09/fiyonkl...
Kitap, lale devrini anlatan cok guzel bir eser.
Doneme farkli bir bakis acisi sunuyor.
Az okunma oranina sahip olmasina uzuldum, belki de yeterince taninmiyor.
Dili akici, uslubu hosa gidiyor.
Bence bir goz atip okuyun derim
Lale Devrini anlatan çok güzel bir roman. Dili de üsluba da beğendim. Dönem tarihini kendi kurgusuyla çok iyi aktarmış yazar. Tarihi konularda pek başarılı olamıyor yazarlarımız. Ya hamaset ya hakaret oluyor. Bence bu kitap edebi bir eser olmuş.
Yazarın bu kitabı, bir "nevi şahsına münhasır" olarak karşımıza çıkıyor. İlk kitabı olan "Gölgemi Bıraktım Lâle Bahçelerinde" adlı kitabından beri, "aşkı renklerle anlatma" düşüncesi, burada da devam etmiş. Üstelik burada, kahramanların birer musikiperver olmasından ötürü, aralarındaki aşkı, müzikle/musikiyle süslemiş.
Kitabın anlatımında sık sık kendi aşkına da yer vermiş yazar. Bu sebeple "okumaktan en zevk aldığım Gül İrepoğlu kitabı" oldu.
Kitabın sonuna, romanda geçen müzik parçalarının konulması da çok iyi olmuş. Kitabı bir de o parçalardan birini ya da birkaçını dinleyerek okuyun derim. (Benim favorim: "Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır")
Kitabı okuduktan sonra aşka bakışınız değişecektir belki. Hele hele şarkıların aşklar, aşkların şarkılar gibi çabuk tüketildiği bu 21. asırda.