"Hayatımızda hiçbir şey tesadüf değildir. Yaşanan her olay, konuşulan her söz, atılan her adım, peşinden
gelecek başka bir olayın habercisidir. Karşına çıkan kişiler her kimse doğru kişilerdir. Bu şu demektir: Hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır; ya bizi bir yere götürür ya da bize bir şeyler öğretirler..."
Şu insanoğlu ne garip! Daha doğmamış çocuğa don biçmesi yetmezmiş gibi, dünyaya yeni gözlerini açmış dünyadan bihaber bebekerin kiminle evleneceklerine dair söz vermesi anlașılır gibi değildi. Nasıl bir cesaretti, nasıl bir cahillikti bu? Hiç düşünmüyorlar mıydı; ya bu çocuklar büyüdüklerinde birbirlerini beğenmezlerse, ya anlaşamazlarsa? Ne olacakti o zaman? Evlenmek, aile olmak bu kadar basit olmamalıydı. İşte böyle cahilce âdetler, töreler yüzünden değil mi ki yuvalar dağılıyor, çocuklar mutsuz oluyordu.
Acı, derinlerinde gizlenen tatlı hediyelerle gelirmiş, öyle söylerdi babaannem. “Sen sabırlı ol, acınla barışık ol. İşte o zaman sana sunacağı hediyeyi kalbine buyur et. Onunla baş etmenin tek çaresi bu” demişti.