Zindanların kalın taş duvarları, insanların bedenlerini tutsak edebiliyordu ama ya düşlerini? Düşler sınırsız, özgürdü ve o düşler, ne kadar kalın, ne kadar yüksek olursa olsun, hiçbir duvar, hiçbir engel tanımıyordu. Nusret Çavuş'un düşleri de, izmit zindanlarının, o kalın taş duvarlarını hiç zorlamadan aşıp çoktan Kefken sahilindeki güzel dağlı kıza ulaşmıştı bile.