Hüseyin Dayı

7.0/10
1 Kişi
8
Okunma
0
Beğeni
1.442
Görüntülenme

Hüseyin Dayı

8 okunma, 0 beğeni - Hüseyin Dayı kitapları, eserleri, Hüseyin Dayı kimdir, öz geçmişi, Hüseyin Dayı nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Hüseyin Dayı sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.

Hakkında

1952 yılında Erzurum’da doğdu. İlk gençlik yıllarından itibaren, kültürel maksatla kurulmuş çeşitli derneklerde görevler aldı. Üniversite tahsilini, İktisat ve Felsefe olmak üzere iki ayrı dalda yaptı. Sırasıyla memuriyet, ticaret ve gazetecilikle meşgul oldu.Felsefe, dinî inançlar, tarih, dilbilim, sosyoloji, psikoloji ve sosyal psikolojiye duyduğu ilgiyle çeşitli araştırmalar yaptı ve alternatif fikirler geliştirdi. Fikirleri, çeşitli gazete ve dergilerin köşe yazarları tarafından yorumlara tabi tutuldu.Değişik tarihlerdeki ulusal ve uluslararası bilim kongrelerinde, millet teorilerini eleştiren tebliğler sundu. Bu tebliğlerde, her bir milletin kendine has şartlarda oluştuğunu belirterek, milletleşmede genel-geçer bir kaide konulamayacağını ifade etti.Çeşitli kuruluşlarda verdiği konferanslarda, bugünkü Türk milleti anlayışı ile Türk milliyetçiliğinin yabancılar tarafından ve yanlış temeller üzerinde inşa edildiğini anlattı.Türkiye Araştırmaları Merkezi isimli Alman vakfının 23-26 Mart 2007 tarihlerinde düzenlediği 6. Türk-Alman Sempozyumuna katıldı ve “Avrupa Kültürünün Ayrıştırıcı, Ötekileştirici Özelliği” başlıklı tebliğini sundu.Çeşitli illerde “Demokrasinin Felsefî ve Sosyolojik Temelleri” isimli konferanslar verdi.Önce Vatan, Yeni Şafak ve Zaman gibi gazetelerde makaleleri yayınlandı.İngilizce bilen yazar, evli olup bir evlat babasıdır.
Unvan:
Gazeteci-Yazar
Doğum:
Erzurum, 1952

Okurlar

8 okur okudu.
1 okur okuyor.
4 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Milliyetçilik hakkında incelemeler yapmış bir yazar olan Taguieff ’in Fransa için söylediği; dinin önemini kaybettiği toplumda “millet”, farklılıkları “asimile edici” bir tutumla “kadir-i mutlak devletin yukarıdan” inşa etmesine göre hazırlanmış bir tasarıdır,307 şeklinde özetlenebilecek sözleri, bütünüyle Batı için de geçerliydi. O mantığa göre Batılı aydınlar, kendileri inanmayıp da beşerî bir kurgu diye nitelendirdikleri dinin yerine kendileri de beşerî bir kurgu olarak “ulus”u koyma çelişkisine düşmüşlerdir. İtalya birliği kurulduğunda ilk parlamentonun açılış konuşmasında Massimo d’Azeglio’nun “İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız” demesi, İkinci Polonya Cumhuriyetinin ilk başkanı Albay Pilsudski’nin “Devleti yaratan millet değil, milleti yaratan devlettir” demesi308 ve İtalya’daki faşist yönetimi kurmuş olan Mussolini’nin de aynı ifadeyi tekrarlaması,309 hep o ulus-devletlerin birer millet inşa etmek mantığından kaynaklanmıştır.
Karl Marx, “dinsel düşünüşün” bir “toplumsal ürün” olduğunu söylemiştir.294 Marx ve Engels birlikte, Antik dönemin sonuna doğru eski dinlere karşı Hristiyanlığın zafer kazandığını, on sekizinci asırda ise Hristiyanlığın yerini “ilerleyen düşüncelere” bıraktığını, feodal yöneticilerin “o zaman devrimci olan burjuvaziye karşı son savaşını” verirken “bilinç Özgürlüğü, din özgürlüğü düşünceleri”nin serbest piyasadan başka bir şey yapamadığını söylemiş ve bütün o zıtlıkların toplumun bir kesiminin diğerlerince sömürülmesinde birleştiğini söylemişlerdir. Kendilerinin savunduğu komünist devrimi ise, “Geleneksel mülkiyet düzeniyle en köklü kopuştur; eğer gelişmesinin akışı içinde geleneksel düşüncelerle en köklü biçimde bağlarını kırıyorsa, bunda şaşılacak hiçbir şey yoktur” diye tanıtmışlardır.295 Ayrıca Engels, Marx ile birlikte işledikleri materyalist tarih anlayışını savunurken, devlet ideolojilerinin felsefe ve din şeklini aldıklarını söylemiş; “maddi yaşamdan en uzak olan dindir” demek suretiyle de materyalist bakışla lüzumsuz, hatta zararlı olduğunu ima etmiştir.
Reklam
Şu da belirtilmeye değer ki, Marx’ın ve Engels’in bazı kısımları yukarıda verilen makalelerinin toplandığı “Din Üzerine ” isimli kitapta, Hristiyanlığa ait örnekler vererek yaptıkları sınıf ve dolayısıyla ekonomik ilişkiler genellemesine İslamiyet uymamaktadır. Çünkü herkesçe bilindiği gibi Hz. Muhammed, o zamanki Arap toplumunda “en asil” addedilen Kureyş kabilesinin “en muteber” ailelerinden birine mensuptu ve varlıklı bir kadın olan Hz. Hatice ile evlenmiş olmasından dolayı da zengin bir hayat sürebilirdi ama o, eline geçen zenginliği eşinin de rızasıyla hayır işlerine sarf etmiştir. Bu konumdaki bir insanın, doğuştan gelen üstünlükleri iptal edip, herkesi eşitleyen; zenginlerin servetlerinden fakirlere mecburi bir pay ödeten, 0 paydan fazlasını da vermeye teşvik eden bir dini tebliğ etmesi, kendisine ve mensup olduğu sınıfa imtiyaz tanıyıcı bir özellikte olmamıştır, çünkü aksine var olan imtiyazı yok etmişlik gerçeği aşikârdır. Fakat yukarıda belirtildiği gibi Marx ve Engels, asıl detaylı çalışmalarını Hristiyanlık üzerine yapmışlardır. Vardıkları hükümden çok emin olmalılar ki, genelleştirmekte herhangi bir mahzur görmemişlerdir. Bu genellemeye rağmen başta Hristiyanlık olmak üzere bir kısmından “kötü” örnekler veren Marx’ın Müslümanlar için sadece “kendini beğenmiş”298 şeklinde zorlama olduğu besbelli bir kusur yüklediğini burada belirtmekte fayda vardır.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok