Sırattan incedir sevda köprüsü...
Her ne kadar sadece bu şekilde( "Mihriban" ile aşk şiirleri ile) anılmak istemese de benim için önce Mihriban'ın şairiydi. Madem istemiyor...
Eski ozanların yolunda, yolsuzluklarla, kötülük ve pislikle mücadele eden A.Karakoç gazeteciliği ve özel kimliğiyle memleket meselelerine de ışık tutuyor. Denilebilir ki gerçek saz şairlerinden ve modern şairlerinden daha fazla benimsenmiş, okunmuş ve, sevilmiş. Halkı adına söylenmiş yergi, hiciv şiirleri ve öfkeli tavrı A.Karakoç'un şiirinin ana damarı bence.
Karakoç'un soy ismi bana Karac'oğlan'ı anımsatırdı, karıştırırdım lisede. Eh çok uzak değilmiş. Öfkesini çok seviyorum. Nefret edeceği şeyi öyle güzel ifade ediyor ki insan nefretini bile benimsiyor , seviyor, kendini tanıtması öyle:
Hak kelâm duyduğum kitap Kur'an'dır,
Başka yok! Uyduğum kitap Kur'an'dır,
Dolduğum, doyduğum kitap Kur'an'dır.
Beşerin 'boş'unda arama beni...
En sevdiğim şiirini yazamam, bu kitapta bir şey daha öğrendim ne kendi şiirlerini ne başkalarının şiirlerini ezberlemezmiş, eh o konuda ben de tıpkı onun gibiyim. Asla ezberlemem, tüm sevdiğim şiirlerinin sadece 1-2 dizesini bilirim, açıp okumak varken? Şimdi... Tüm şiirlerini bir sıraya dizip okumak varken daha fazla yazmayacağım.
"Vur Emri" ile başlıyorum. vol:1
Dava adamı Karakoç'tan,
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız...
En riyasız, kara sevdalı Karakoç'tan,
Yâr deyince kalem elden düşüyor ,
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor...
diyorum.
Allah gani gani rahmet etsin.