Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'nın kurucusu ve vefatından önce başkanı idi. Misâlli Büyük Türkçe Sözlük'ü hazırlamıştır. Rahmetli Ekrem Hakkı Ayverdi'nin eşiydi.
24 Ekim 1926'da Akhisar'da doğdu. 06 Kasım 2009'da İstanbul'da vefat etti. Baba tarafı Dağıstan, anne tarafı Rumeli asıllıdır. Ailesi, 93 Harbi sırasında topraklarını terkedip önce Bursa'ya sonra Ödemiş'e yerleşmişti. Babası Murat Tolun Bey, Kurtuluş Savaşı yıllarında Galip Hoca diye bilinen Celal Bayar'ın silah arkadaşıdır; Kurtuluş Savaşı'nda Akhisar Cephesi Kuva-yı Milliye Kumandanı olarak görev yapmıştır, İstiklal madalyası sahibidir.
İlhan Hanım, posta müdürü olan babasının Akhisar'a tayininden sonra dünyaya geldi; ilk ve orta tahsilini aynı yerde tamamladı. Akhisar'da lise olmadığından lise tahsili için İzmir'e gitti ve 1943 yılında İzmir Karataş Lisesi'nden mezun oldu.
Hastalık sebebiyle iki sene ara verdiği öğrenim yaşamına İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde devam etti. Türk tarihinin ilk edebiyat profesörü olan Ali Nihad Tarlan, edebiyat tarihçisi İsmail Hikmet Ertaylan, Prof. Mehmet Kaplan'ın öğrencisi oldu. Gazeteci yazar Ahmet Kabaklı ile sınıf arkadaşı oldu ve dostlukları ömürboyu devam etti. Fakültede öğrenci iken bir yandan da İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştı; çalıştığı dairede tanıştığı Mehmet Örtenoğlu Dede ile tanışması bütün hayatını etkiledi. Mehmet Dede vasıtasıyla yazar Samiha Ayverdi ve Samiha Hanım'ın hocası Kenan Rıfai (Kenan Büyükaksoy) ile tanıştı. Üniversite öğrenimini 1949 yılında tamamladı.
ŞERÎAT :
1. Açık, doğru ve düz yol.
2. Herkesin uyması için konan her çeşit kural, kanun, yasa, düzen ve nizam:
Şerîatla durur arz u semâvat/Bu bünyânın binâsıdır şerîat (Niyâzî-i Mısrî).
Şerîat-ı Muhammediyye'den daha ahkem bir kanun bulmak kabil midir? (Ziya Paşa'dan).
Şerîat adâlettir, şerîat adâlete riâyettir. Bunun içindir
ŞEY
Şey: 1. (شيء ) (Ar. şey’) Belli bir nesne, oluş veya düşünceyi belirtmeyen, anlamı kendinden önceki ve sonraki kelimelerle ortaya çıkan; söz, olay, iş, durum, husus, madde, eşyâ vb. yerine kullanılan belirsiz kelime: Kurtulamayacağı şeyden kaçmak insana yakışmaz. (Nâmık Kemal). Biz şâyân-ı hayret derecede güzel şeyler yaptık (Ahmet Hâşim), Yüzüme hâlâ dikkatle bakıyor, bir şey söylemiyordu (Peyâmi Safâ).
2. Nesne, madde, cansız varlık: Ne kadar kâdir isek çekmeğe aşkın elemin / Yine yanında senin şey değiliz ma’dûmuz (Rûhî-“ Bağdâdî). Buraya su denilen şey ancak kap kacak yıkamak için girerdi (Ahmet Midhat Efendi). Sen benim için / Ekmek kadar mübârek / Su gibi aziz bir şeysin (Cahit Sıtkı Tarancı).
3. Hatıra gelmeyen söz, durum, nesne vb. yerine kullanılır: Beni istetmişsiniz, ne söyleyeceksiniz efendim? -Şey... (Ömer Seyfeddin).
4. hukuk. Ayn, eşyâ.
Dilimize son zamanlarda giren “Aşk yapmak” söyleyişi, aşkı maalesef sâdece cinsel alana indirgeyen maddeci görüşün tesiriyle yaygınlaşmış bulunmaktadır.
.
Yetkin yazarların, mütefekkirlerin alamet-i farika'sı dili iyi kullanmalarıdır. Zira muntazam bir yapı ancak yeterli malzeme varsa kurulabilir. Heidegger de "Dil düşüncenin evidir" derken benzer bir noktaya parmak basar. Binaenaleyh Sayın Cemil Meriçin sürekli sözlük okumanın önemine vurgu yaptığını görürüz. Tavsiyesi arada bir