Irvine Welsh (d. 27 Eylül 1958, Leith, Edinburgh, İskoçya), Trainspotting romanıyla ünlü İskoç yazar. Çok sayıda kısa film yönetmiş olmasının yanı sıra, oyun ve senaryo yazarıdır.
Yaşamının ilk yılları ve öğrenimi
1961'de Leith'ta doğdu. 4 yaşındayken, ailesiyle işçi mahallesi olan Muirhouse'a taşındı. Burada büyüdü. 16 yaşında okulu bırakarak yeni oluşmaya başlayan Punk Rock piyasasına katılmak için Londra'ya taşındı. Londra'da çeşitli işlerde çalıştı ve uyuşturucu kullanmaya başladı. 1980 sonlarında yeniden Edinburgh'a döndü ve üniversitede bilgisayar okurken bir yandan da yazmaya başladı.
Yazarlığı
The Acid House Britanya'da 1994 yılında basıldı, aynı sene 1993 yılında yazmış olduğu Trainspotting de yayımlandı. Yazarın bu romanı sinemaya uyarlandı ve büyük ün kazandı. Bir sonraki romanı, Marabou Stork Nightmares oldu. Bu roman, hastanede komada yatan bir holiganın yaşamının ve düşüncelerinin keşfidir. Daha sonra Ecstasy adlı kitabı çıktı, üç uzun hikâyeden oluşan bir kitabı da eleştirmenlerden olumlu eleştiriler aldı. Filth,Welsh 'in her zamanki birinci tekil şahıs anlatımından ahlaksız, şiddet yanlısı ve kindar bir polisin hikâyesini anlatır. Kitap olumlu eleştiriler alır veVillage Voice Literary Supplement tarafından 1998 yılının en iyi 25 kitabı arasında gösterilir.
Welsh'in en uzun ve tutkulu çalışması Glue, 2001 baharında satışa çıkar. Edinburgh'un sosyal konutlarından dört çocukluk arkadaşının hikâyesi yaklaşık 40 yıl sürer ve onları orta yaşlarına kadar takip eder. Yazarın imzası haline gelen kara mizah ve makineli tüfek hızındaki diyaloglar yerli yerinde dursalar da, eleştirmenler romanın yazarın olgunluk çağını ve dinginlğini haber verdiğini söylerler. Trainspotting 'in devamı Porno 2002 temmuzunda çıktı. Oyun yazarı olarak In-yer-face akımına dahil edilebilecek eserler vermiş olan Irvine Welsh bekardır ve Londra ve Edinburgh'da yaşamaktadır.
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
Padme Amidala ile beraber bir etkinlik yapmaya karar verdik.
Etkinliklere göz attığımızda yeraltı edebiyatının nerdeyse hiç okunmadığını ve türün çok fazla bilinmediğini düşünerek, böyle bir etkinliğin türün tanınması ve anlaşılması adına yararlı olacağını düşündük. Daha önceleri yeraltı yazarları için tek tek etkinlik
Her yerde Uçurtma Avcısı, Simyacı, Küçük Prens, Fareler ve İnsanlar ya da Kürk Mantolu Madonna gibi benzer ve popüler kitap önerilerini duymaktan sıkıldınız mı?
O zaman size muhtemelen aralarında duymadıklarınız da bulunan 20 adet kitap önermek istiyorum.
TÜRLERİNE GÖRE ÖNERDİĞİM KİTAPLAR:
1- Cinsellik /
Trainspotting ile hayatın gerçeklerine KISACA bir dalıp, çıkacağız…
Dibe vuranların, orada kalanların ve asla çıkamayanların, son vedasını ya HIV ile ya beyaz ile yapanların öyküsüdür… Dibe bir kez daldın mı, damarlarına zerk edilen kimyasal ile hayata yeni bir bakış açısı kazanırsın. Bu senin en kıymetli ve tek dayanağındır.
YouTube kitap kanalımda Trainspotting kitabını önerip yeraltı edebiyatını anlattım: ytbe.one/IvPO-pKvUPw
Yeraltı edebiyatı demişken Trainspotting'i unutmak olur mu? Sizi yerin dibine sokar bu kitap fakat yerinizden memnunsunuzdur zira çoktan orada olmak istemişsinizdir zaten.
Hazmı zor bir hikayedir Trainspotting. Bazen kusasınız gelir, içinde bulunduğunuz durumdan kurtulmayı istersiniz. Ama çıkamazsınız. Sistem size çıkmanız için izin vermez. Ama bundan önce siz çıkmak istemezsiniz ki zaten. Kendimiz için televizyon, çamaşır makinesi, hayat, kariyer seçebilirken seçmemeyi seçebilir miyiz acaba?
O kadar güzel eleştiriler var ki içinde. Sick Boy'un dediklerinden bile kitabın ne derece iddialı ve kendi hayatlarımızla paralel olabileceğini anlayabiliyoruz. Aslında bir bakıma bize distopya gibi görünen bu kitap, karakterler açısından bir ütopya halini almış.
Sosyalistlerin sürekli yoldaşlarından, sınıfından, sendikalarından ve toplumlarından söz etmeleri bile bazı karakterlerin içine işlemiş olacak ki adamlar kendi yollarını belirlerken sırf bu şeylere sosyolojik bir eleştiri getirmek için kendi dünyalarını kurmuşlar.
Sistemden kaçmaya çalışıyor gibi görünmek için değil kendinden kaçmaya çalışmamak için bu sistemin içinde olanların kitabıdır Trainspotting.
Okurken kahkahalara boğulduğum, midemin bulandığı, gözlerimin dolduğu, kendimden bir şeyler bulduğum, benden çok öte bir hayata şahit olduğum, kızdığım, üzüldüğüm, kıskandığım ve şiddetle tavsiye edeceğim kitap. Yorumlarda argo kelimelerden rahatsızlık dile getirilmiş. Ben abartılı yada gereksiz anlatım görmedim. Böyle adamların yanında olmanın keyfine varın, baktıkları açıyı yakalayın yeterli bence.