İnsanlar genellikle bana sabrımı ve sakin olabilmemi, aceleyle ve düşüncesizce davranmaktan kaçınmamı takdir ettiklerini söylüyorlar. Bense onlara, tüm bunları Erez'deki kontrol noktasında sıra beklerken öğrendiğimi söylüyorum.
Aklın sınırlarında, tanımadığımız herhangi birinin, her yabancının bizim için tehdit oluşturan bir düşman olduğu duygusu var ve bu izlenim yerleşik bir yanılgı gibi ruhlarımızın mahzenlerinde bulunuyor. Sağlıklı bir kadın ya da erkek İsrail vatandaşına, bir Filistinli'yle aynı odayı paylaşıp paylaşmayacağını sorun, cevap genellikle hayırdır. Diğer taraftan bir Yahudiyle aynı odayı paylaşma düşüncesi de sağlıklı bir Filistinlinin tüylerinin ürpermesine neden olacaktır. Ama onlar hastalanırsa ve aynı hastanede tedavi oluyorlarsa, sağlık ihtiyaçları karşılandığı sürece herhangi biriyle oda paylaşmak kabul edilebilir bir şey haline gelir. Hastalık şimdi onlar arasında ortak bir bağ haline geldi, birdenbire aynı endişeleri, korkuları ve aile katılımını paylaşan konuşacak bir konuları var. Birbirlerinden tavsiye bile alabilirler ve kim bilir belki sonrasında diğerlerinin nasıl olduğunu öğrenmek için iletişimi koparmazlar. Başka ortak bağlar bulunabileceğini biliyorum, insanların destekleyici ilişkiler geliştirmesi için hasta olmalarına gerek yok, keşke insanlar birbirlerine karşı daha açık olabilseler...
Ateşkesten bahsedilmesi genellikle savaşın son şiddetli bombardımanını da işaret ederdi. Hiç şüphesiz son saatler en acımasız saatler olur ve askerler geri çekildiklerinde arkalarında katliam bırakırlardı.
İnsanlar bir yerden bir yere giderken göz temasında bulunmuyor; başlar öne eğik... İlk bakışta herkesin acelesi olduğunu düşünebilirsiniz ama bunlar baskı altında tutulan, önemsenmeyen ve ezilen öfkeli bir halkın hareketleri.