Sendker 1960 yılında Almanya'da doğdu.1990-1995 yılları arasında Amerikada yaşamaya başladı daha sonra 1995-1999 Asya muhabiri oldu Amerika'ya başka bir ziyaretinden sonra Almanya'ya geri döndü. Şuan Potsdam da yazar olarak hayatına devam etmektedir.
Kitabın konusu kısaca, başarılı ve ünlü bir avukat olan babası tam da Julia'nın fakülteden mezun olduğu günün ertesi sabahı ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Birkaç yıl sonra ise annesi şans eseri bulmacanın bir parçasını bulacaktır. Mi Mi adlı gizemli bir kadına 40 yıl önce yazılmış ama gönderilmemiş bir mektup. Babasının
Kitabın ortalarında bir cümle var,
"sen hiç çok seven ve aynı oranda beklentisiz sevilip de çirkin olan bir kadın gördün mü?"....
Bu cümle tüm kitabı özetlemekle kalmamış sonucu da gözlerimin önüne sermişti okurken. Şimdi dönüp kitaba baktığımda aklımda onlarca soruyla kalakaldığımı hissediyorum. Yanıtlanmamış, cevabı net gibi görünen ama aslında ya başka bir yanıtı da varsa diye aklınıza yer eden sorular...Ama bu soruları buraya yazamıyorum yoksa okumayanlara ihanet etmiş olacağım :)
Bir insanı hiç görmeden hem gerçek hem de mecazi anlamda!!! Bu kadar sevmek mümkün müydü? Ya iki kalbin birbirine bu kadar ait olması. Sanırım sevgi gerçekten karşındakinin iyi ve mutlu olduğunu bilmekle yetinmek demekti. Mükafatıysa bir asır bile geçse sana döneceğini bilmek...
Keyifle...
İnsanların biribirlerine karşı bakış açılarını değiştirdiklerinde ve güzel bakmayı hissetmeyi öğrendiklerinde ruhun insana verdiği sevmek eyleminin insana mucizevi özellikler kattığını anlatan bir solukta okuduğum bir kitap. Gözün gormesine gerek yok kalp görsün kalp duysun yeter...