Su tıpkı ateş gibi çifttir, hatta iki anlamda çifttir. Yukarının suları vardır, bir de aşağının. Yaşamın suları vardır, bir de ölümün. Periler kaynakların, kaynak suyunun yakınlarında yaşarken, iblis birikintilerde, dingin suda konaklar.
Eskiden akanyıldızların (kayan yıldızların) ruhlarla ilişkili olduğuna ya da ruhun bir sureti olduğuna, kaymalarının birinin ölümüne ya da ölülerin durumunda bir değişikliğe işaret ettiğine inanılmıştır.
Amerikalı yazar Mark Twain’in yaşamı Halley kuyrukluyıldızının koruyuculuğunda geçer. 1835’teki geçişinde doğmuş ve 1910’daki geçişinde ölmüştür kendisi.
Her yıldız bizimki kadar dolu ve insanların yaşadığı bir dünyayı yönetir. Bu dünyaların sayısı da tüm evrenin alabileceği kadar çoktur. Oysa biz küçük Güneş sistemizde ne görüyoruz ki?
1918’de, İspanyol gribi bir sürü Güney Amerika yerlisinin canını alınca, “ölümcül salyasını Dünya’ya akıtan” bir Güneş tutulması sorumlu tutulur bundan.
İran metni Yaşt’ta, Ay’ın ısısıyla büyür bitkiler, denir. Brezilya’daki bazı kabileler için, Ay otların anasıdır. Eski Çin’de, Ay’ın üstünde otların bittiğine inanılır. Birçok bölgede, köylüler bugün bile yeniayda ekim yaparlar, böylece ekinin Ay diskiyle uyum içinde büyümesini güvence altına alırlar; buna karşılık, ağaçları budama ve sebze toplama işini Ay küçülürken yapmayı yeğlerler, bunu yaparken kuşkusuz Ay büyürken canlı bir organizmayı koparıp kozmik ritmi bozmaktan çekinirler.