Ama esasında yazıları sessizce mi tarıyoruz? Yakın zamanda yapılmış nörolojik araştırmalar sessiz okumanın gerçekten sessiz olup olmadığını sorguluyor. Beynin, "sessiz" okumayı işitsel bir fenomen olarak algıladığına dair kanıtlar fazlalaşıyor.
Ciddi bir hastalığa tutulan kişinin ilk kaybettiği yetinin okuma olduğu söylenir. Bu sezginin gerçek olduğunu ben, on sene önce, hastalanarak değil evsiz kalarak öğrendim.
Amerikan edebiyatının özgün kalemlerinden biri olan, roman, öykü ve denemeleriyle tanınan John Biguenet imzalı Sessizlik kitabı, bahse konu olan olgunun varoluşunu, biçimlenişini, ima ettiklerini ve günlük hayattaki tezahürlerini masaya yatırıyor. Çalışma boyunca, bu olgunun pratikteki varlığından ziyade, felsefi boyutunu “deşen” yazar, henüz
Kitabın adı ilgimi çekince konusuna bile bakmadan okumaya başladım ve öykü türünde olduğunu fark ettim, baştan bilsem okumazdım muhtemelen. Birbirinden bağımsız, bir çok öyküden yer alıyor kitapta ve hiçbirini beğediğimi söyleyemem. Yazar güzel başlıyor, öykünün bittiği nokta ise tatmin edici olmuyor, öykülerin belirgin ve iyi bir ana fikri (en azından ben bulamadım) olmayınca okuması zevk vermedi. Yine de öyküleri okumak fena değildi, değişik olan öyküler vardı, keşke mesajları da olsaydı.
“Sessizlik” kavramına farklı açılardan bakış, kuşkusuz oldukça ilginç, üzerinde ciddi düşünülmüş bölümlerden oluşan bir kitap bu, kılavuz çalışma gibi de düşünülebilir fakat bazı bölümler biraz fazla zorlama olmuş gibi ( belki de kötü çeviri nedeniyle) yine de okunacak güzel kitap #sessizlik #johnbiguenet