John Robert Fowles, (d. 31 Mart 1926, Essex - ö. 5 Kasım 2005, Lyme Regis) İngiliz roman ve deneme yazarı.
Londra yakınlarındaki Essex, Leigh-on-Sea'de doğdu. Oxford Ünivesitesi'nde gördüğü Fransızca eğitiminin ardından Fransa ve Yunanistan'da öğretmenlik yaptı. İlk romanı olan Koleksiyoncu'nun başarı kazanmasının ardından kendini tamamen yazarlığa adadı.
1968 yılından başlarak İngiltere'nin güneyinde küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis'te yaşamını sürdüren ve 1979'da Lyme Regis Müzesi'ne küratör olarak atanan Fowles, 5 Kasım 2005'te ölmüştür.
Postmodern romancıların öncülerinden biri olarak kabul edilen Fowles, yayımlanan ilk eseri The Collector (Koleksiyoncu) ile büyük üne kavuşmuş ve ticari başarı kazanmıştır. Aslında Koleksiyoncu, Fowles'un üzerinde çalışmaya başladığı ilk romanı değildir. 1950'li yılların başında yazımına başladığı Büyücü adlı eseri, Fowles'un üzerinde çalıştığı ilk romandır ve ancak 1965 yılında basılabilmiştir.
Mitolojik öğelere ve Shakespeare'in ünlü oyunu Fırtına'ya çeşitli göndermelerin bulunduğu metafizik bir eğlence treni olarak nitelendirilen Büyücü, Fransız Teğmenin Kadını ile birlikte yazarın en önemli eseri olarak kabul edilir. Fransız Teğmenin Kadını, Harold Pinter'in yazdığı senaryo ile filme de çekilmiş, Karel Reisz yönetimindeki filmin başrollerinde Jeremy Irons ve Meryl Streep oynamıştır. Bu filmin dışında The Collector (1965), The Magus (1968) ve televizyon için The Ebony Tower (1984) adlı eserleri de sinemaya uyarlanmıştır.
Eserlerin birçoğu Türkçe'ye de çevrilmiştir. Roman ve denemelerinin dışında, şiirleri (Poem, 1973), çevirileri (Cinderella, Charles Perrault, 1974), senaryoları, adaptasyonları (Lorenzaccio, 1983--Alfred de Musset'nin bir oyunu) ve editörlük yaptığı çalışmalar (Thomas Hardy's England, Jo Draper) da vardır. Ayrıca yazar hakkında yazılmış eserler de mevcuttur.
Sadece uyurken mutlu oluyorum. Uyandığımda kabus başlıyor. Kendimi ıssız bir adaya düşmüş, hapsedilmiş, lanetlenmiş hissediyorum ve ne suç işlediğimi bilmiyorum.
Ciddi bir yaşam sürmelisin. Saçma sapan filmlere canın çekse bile gitme; ucuz gazeteleri okuma; radyo veya televizyondaki aptallıkları dinleme; havadan sudan konuşarak zamanını boşa harcama. Yaşamını kullan.
Bir kitabın beğenilmesinde kişisel zevkler, hayat görüşü vs. ve daha bir sürü şey bu alanı tehdit ediyor. Tehdit dedim çünkü; fikir alış-verişinde (aslında bunu başka türlü yazacaktım vazgeçtim) bulunanlar genelde çoğu zaman anlaşmazlığa düşerler. İnsan aslında daha ilk başta anlaşamayan bir varlık olmuştur. Kabil'in Habil'i öldürmesi
Bir sağ kroşe sonra sol ve yine sağ kroşe. Fowles " Fransız Teğmenin Kadını " ile beni nakavt etti.
Evet evet abartmıyorum. Öyle ki son düzlükte oturup kalktım, kalktım oturdum heyecandan okuyamadım. " Delirdim sanırım ben" dedim :) :) İnanılmaz keyif alarak okuduğum, kurguya, karakterlere, yazarın donanımına, üslubuna
Romanı anlatmaya nerden başlasam bilmiyorum.
Neredeyse ilk 200 sayfası romanın baş karakteri olan halası ve tekerlekli sandalyeye mahkum kız kuzeni ile yaşayan silik kişiliğe sahip kelebek koleksiyoncusu Frederick Clegg adında bir memurun gözünden okuyoruz.
Clegg , resim öğrencisi olan hayat dolu Mirandaya uzaktan uzağa tutkundur, ancak ona
İnsanı, yarattığı dehşetle sarıveren bir hikaye Fowles’un kurguladığı. Gencecik bir kızın, ezik bir karakter olan kelebek koleksiyoncusu Ferdinand tarafından kaçırılmasını ve hapsedilmesini konu alan bu hikaye, Fowles’ın sürükleyici anlatımı kadar kurgunun gerçekçiliği nedeniyle de okurunu bir anda çarpıyor. Hele tam da Türkiye’deki kadın taciz ve