şu toplumsal organizmanın canlılığı kadar şaşırtıcı bir şey yok dünyada.. en büyük felaketlerin karşısında bile nasıl dayanıyor, kendini besliyor; giydiriyor, eğlendiriyor..
öldünüz bu kaçınılmaz savaşta
özgürlüğü için, onuru için halkın.
canınızı, canınızdan çok sevdiklerinizi verdiniz
çok çektiniz korkunç zindanlarda
zincirlere bağlanarak gittiniz sürgünlere
taşırken zincirleri, sızlanmadınız, unutmadınız acı çeken kardeşlerinizi;
adalet daha güçlüdür kılıçtan çünkü
çektiklerinizin hesabı sorulacak bir gün.
vakti geliyor, istibdat yıkılacak, ayaklanacak halk, büyük ve özgür.
hoşçakalın kardeşler, soylu bir yol seçtiniz,
söz veriyoruz mezarlarınızın başında dövüşmeye; çalışmaya, mutluluğu için halkın.
Şubatın ilk günlerinde proletarya ile burjuvazi ve sovyetlerle hükümet arasında başlayan mücadele en üst noktasına varmak üzereydi. Bir sıçrayışta Ortaçağdan yirminci yüzyıla geçen Rusya, sarsılan dünyaya iki devrim sahneliyordu: birbirleriyle ölüm kalım savaşına girmiş siyasal devrim ve sosyal devrim.
Görünüşte, her şey durgundu. Yüz binlerce insan ihtiyatla evlerine dönüyor, erkenden kalkıp işlerine gidiyorlardı. Petrograd’da tramvaylar işliyor, mağaza ve lokantalar kapılarını açıyor, tiyatrolar oyunlar düzenliyor ve bir resim sergisi son hazırlıklarını yapıyordu… Savaşın bile kesip atamadığı alışılmış karışıklığın içinde yaşam akıp gidiyordu. En kötü felaketler karşısında bile yemesini, giyinmesini ve eğlenmesini sürdüren sosyal organizmanın canlılığından daha şaşırtıcı bir şey yoktur.