Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Jorge Semprun
Jorge Semprun Yorumları ve İncelemeleri
Jorge Semprun yorumları ve incelemelerini, Jorge Semprun kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Jorge Semprun puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
#spoiler #
"jamie'e onaltı yaşında olduğu için "
Kitabın ilk sayfası böyle bir notla başlıyor ..okuyucu merak lı sayfayı çeviriyor ve kitabın içinde kendine bir yer arıyor.. ...."vagonda üst üste yığılmış gövdeler,sag dizimde dayanılmaz bir acı "
Şimdi okuyucunun girebileceği boşluğu bulmaya çalıştığı o klastrofobik noktada
İşkence Anıları
Jorge Semprun’un ilginç bir yaşam öyküsü var. İspanya iç Savaşı’nda Fransa’ya göç ediyor. Direnişe katılıyor ve 1943 yılında toplama kampına gönderiliyor. 20’li yaşlarda bu kampta işkence görüyor. Sonrasında takma adla yeraltı faliyetlerinde yer alıyor. İspanya Komünist Partisi’nden yaşadığı sürtüşmeler dolayısıyla çıkarılıyor. Ve 1988-1991 yılları arasında İspanya Kültür Bakanı olarak çalışıyor.
Hayatta Kalma Alıştırmaları, Semprun’un bu yaşadıklarına hızlı lakin etkili bir bakış. Semprun’un 2005 yıllarında yazdığı bu kitap aslında bir seri olacakmış ama hastalanıyor ve devam edemiyor. Bu kitap ölümünden sonra yayımlanıyor. Semprun ‘gerçek’ bir roman diyor. Yazdığı bir öykü için kullandığı tanım kitabın tamamına genellenebilir. ‘Tarihsel gerçeklikle akla yatkın kurguyu buluşturan bir tür narratif nebula.’
İşkence günlerini duygusallığın ağırlığından uzak, müthiş bir doğallıkla anlatıyor. Özellikle işkenceyi ‘kardeşlik deneyimi’ olarak görmesi ve bu bağlamda yaptığı çıkarımları düşündürücü. İşkence gören başka isimlere de değiniyor ve arka planda dönemin Avrupası var. Anma, hesaplaşma, kabullenme, sorgulama ekseninde bir ‘gerçek’ roman.
421 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Jorge Semprun İspanyol Komünist Partisi üyesi. 20'li yaşlarında Fransa'da sürgündeyken Alman işgaline karşı Fransız direniş güçlerine katılır. Zaten başka türlüsü mümkün değil. Marksistler muhtemelen cennete de cehenneme de inanmaz ama yine de cehennemin en derin yerinin buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrıldığı söylenir. Kim gördü, kim
Aşırı derecede dağınık bir anlatıma sahip kitap. Özgün ve evrensel konulara da temas eden anıları çok az yer tutuyor. Yazarın değindiği her 5 konudan yalnızca 1'i dönem ve olaylar konusunda ilgi çekici. Gerisi tamamen kişisel anılar düzeyinde. 100 sayfa okuyup bıraktım.
Jorge Semprun, 2. Dünya Savaşı sırasında, toplama kampında yaşayan, işkenceyi,Yahudi soykırımını yakından gören biri.
Yazmayı, savaş sarsıntısından kurtulmak için bir sığınak olarak nitelendirmiş, Jorge Semprun.
Hayatta Kalma Alıştırmaları'nı Jorge Semprun hastalığı nedeniyle bitirememiş.
İşkence deneyimini anlattığı bölümler çok ama çok etkileyiciydi.İşkence göreceğini çok önceden bilmenin, hatta kullanılan işkence tekniklerinden bile haberdar olup, işkenceyi yaşarken, bir sonraki aşamanın ne olacağını bilmenin işkenceyi daha mı hafiflettiği, yoksa daha mı ağırlaştırdığı konusunda kararsız kaldım.
Çok keşfedilmemiş yazarları ve eserleri ayrıca tanıtmak gerektiğine inanıyorum. Bu müthiş yazar da benim için o kalıba uydu. Buchenwald Nazi toplama kampına götürülmek üzere 120 küsür kişinin yığın halinde toplandığı bir tren vagonunda geçiyor roman. Bakımsızlık, açlık, yorgunluk, uykusuzluk, salgın hastalık ve birçok sıkıntı mevcut... Yazar yol arkadaşı ile birlikte bu sıkıntılarla baş etmeye çalışırken çeşitli olayları, yaşantısını ve ilgili kişileri flashbackler ile anlatır, psikolojik çözümlemelerde bulunur. Ortaya yürek burkan sarsıcı bir roman çıkar...Hiç beklemeden okuyun okutturun...
* Kitap bir İspanyol komünist olan Jorge Semprun'un hem kendi hayatından kesitler hem de çekişmeleri konu alır.
** İkinci dünya savaşı yıllarında Almanların işgali sonrası yazar direnişe katılır. Yazar direniş sırasında yakalanmış ve Buchenwald toplama kampına gönderilmiştir.
*** İkinci dünya savaşında Almanların yenilgisi üzerine kamptan sağ kurtulmuştur. Kamptan sağ kurtulan nadir kişilerdendir.
**** Kitaplarının çoğunda olduğu gibi bu eserde de bir bellek hafıza görevi görmektedir. İkinci dünya savaşı, Nazizim, Sosyalizm, toplama kampları arasında mekik dokuyan yazar bir ruh, gerçek hayattan kesitleri bütün canlılığla anlatır.
***** Özyaşam öyküsü ekseninde insan ruh ve doğasının en derin noktalarına inerek insandaki yıkıcı ve kötü noktaları gözler önüne serer.
****** Kitaplarıyla 20. Yy'ın vicdanı ve belleği olmuş, ölüme göz kırpmış yazmayı mı yaşamayı mı tercih noktasında tereddütte kalan hayatının son safhasına mücadele eden bir yazar...
******* İkinci Dünya Savaşı'na, Nazizmin yükseliş ve düşüşüne, Sovyetler mücadeler, yakın bir gözden okuma fırsatı ve soluksuz okunacak tarihsel anı-roman mutlaka okuyun...
88 syf.
·
Puan vermedi
İnsan yaşadıklarının, tecrübelerinin veya geçmişinin etkilerinden gerçekten kurtulabilir mi ya da kurtulmak istemek ne derece doğrudur? Ne de olsa bizi biz yapan şey anılarımız, düşüncelerimiz veya geçmişimiz değil midir? İnsan geçmişini silerse ondan geriye ne kalır ki; koca bir şimdiden başka? Dün, bugün veya yarın hiç fark etmez hangi zaman diliminin insanı olursanız olun şunu unutmayın ki; hiçbir zaman birbirinden bağımsız değildir. İnsan hayatı her koşulda ve noktada istisnasız senkronize ilerliyor. Çarklar yerine oturmadan bir öteki aşama kaydedilmiyor.
Koca bir insanlık suçu olan -gerçi günümüzde bu liste hayli kabarık- Nazizmin etkilerinin hissedildiği hatta toplama kampları günlerinden oluşan koca bir mazi (!) Ayrıca yazar Jorge’nin İspanyol militanlığı ile hem Castila dilinde hem de Fransızca dilinde yazıları bulunmakta hatta 1939'da Paris'te sürgün yaşamına başladıktan sonra da Fransız Komünist Partisi üyesi olarak direniş hareketinde yer aldığı da bir gerçek.
Bu romanı; toplama kamplarının dünyasını, geriye dönüşlerle imgesel bir gerçeklikle, işkence hakkında meta-psikolojik düşünce düzeyine erişen bir üslupla anlatılmış, o zamanlara ait anılarını, düşüncelerini son derece etkileyici bir üslupla yazmıştır. İnsanın geçmişinde böylesine bir anı bulunursa etkilerinden arınmak mümkün müdür ki zaten? Haliyle yaşaması ayrı zor atlatması ayrı zor olan bu dönem hiçbir zaman atlatılamaz.
#jorgesemprun kendi anılarından derlediği #birölülazım da Nazi kamplarındaki yaşama değinmiş.
Her şeyin Berlin’den gelen bir notla başladığı, neticede Semprun ve arkadaşlarının kaçış planı hazırladıkları ama bu kaçış için gereken en önemli şeyin bulunma çabalarının anlatıldığı kitap “Bir Ölü Lazım.”
Ekip, nihayetinde “Lazım olan ölüyü bulduk!” diye haykırırken beklemediğim, farklı bir sonla bitti bu #anıkitap
"Lazım olan ölüyü bulduk!"
Toplama kampları. Almanlara yakın olanlar, Yahudiler, Müslümanlar ve Fransız direnişçilerin içinde olduğu toplama kampları. Üniformaların üzerindeki bir harf, esirin uyruğunu ifade ediyor ve kullanılan harf kimi zaman size ayrıcalık tanıyor. Deyişleri ile Kıçında çiçekle doğmak.
Tutsakların birbirleriyle dayanışma içinde oluşu ve Franco diktatörlüğünün altında esir kampında dahi olunsa da direnişlerine devam etmeleri tek çareleri.
"Yaşamak Direnmektir."
Yazar Semprun bu kitabında kendinin de içinde bulunduğu bu toplama kamplarından tutsak arkadaşlarının yardımıyla kaçma girişiminde bulunurlar. Ele geçirilen bir not onları buna teşvik eder. Ölmek üzere olan bir tutsağın, Müslüman bir tutsağın yerine geçirmeye çalışırlar onu ama son anlarda istenmeyen bir gelişme bu amacı sekteye uğratır.
Esir kamplarındaki tutsakların ölüm kalım savaşının, bu savaşı yaşayan biri tarafından kendince anlatımı.
Yine Can sıkıcı muameleler.
Büyük Yolculuk uzun zamandır okuduğum en güzel kitaptı. Kitabı sahafta rastgele kitaplara bakarken görüp aldım. Yazarı da kitabı da duymamıştım daha önce, halbuki özellikle bu kitabıyla oldukça tanınıyormuş. Roman gibi yazılmış ama anladığım kadarıyla tamamı gerçek yaşam öyküsü, yani otobiyografik bir kitap aynı zamanda.
Konusu: Temelde bir tren yolculuğu var. Hitler döneminde, 120 kişi bir tren vagonunda, ayakta, bir toplama kampına götürülüyor. Bir tarafta trenin içerisinde olup bitenler aktarılırken, bir taraftan da buradaki konulardan hareketle yazarın aklına gelen diğer anılar anlatılıyor.
Konu zaten ağır olması nedeniyle etkileyici.
Ancak etkileyici diğer şeyler; bu kadar ağır bir konunun bir o kadar yalın bir dille anlatılmış olması.
Aynı zamanda bazı bölümlerde yazar felsefe yapmış ve çıkarımları, kendi içerisindeki tartışmaları çok etkileyici. Zaten direniş hareketine katılmadan önce lisede felsefe öğrencisiymiş.
Diğer bir etkileyici durum da anlatılan konuların zamanlamasıyla ilgili. Temel zaman dilimi tren yolculuğunun yapıldığı an, ama anlatılan diğer anıların bazıları bu yolculuktan önce, bazıları da sonra yaşanmış ve bu durum anlamada hiçbir karışıklığa yol açmayacak şekilde verilmiş.
Keyifli okumalar.
Büyük Yolculuk
Şu ana kadar Nazi toplama kampları ile ilgili epey bir kaynak okudum ki hepsi de gerçek yaşam hikâyeleriydi. Hiç birinde kurgu yoktu. Büyük Yolculuk kitabı da o dönemi 20 li yaşlarında yaşayan yazarın otobiyografik eseridir. Bu kitabın okuduğum diğer kitaplardan ayrılan tarafı; diğer kitaplar genelde kamp günlükleri ağırlıklı idi. Ancak bu kitapta yazar Gestapo tarafından yakalanıp Nazi kamplarına giden o meşhur trene bindirilir. Hikaye trene bindirildiği an başlar.
Devamı : kitapofisihakan.com/edebiyat/buyuk-...
Aslında çok fazla yorum yapamayacağım bir kitap. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Çok güzel bir kitap. Yazar gençlik döneminde kendi başından geçenleri anlatıyor. Yahudi soykırımında trenlerle nasıl çok zor şartlarda, günlerce yolculuk yaptıklarını anlatıyor. Toplama kamplarında çocuklara yapılanları. Onları görmezden gelen insanları.
Kapalı bir tren vagonu düşünün. İçi tıklım tıklım insan dolu. Yemek yok, su yok. Öyle ki bayılanlar yere düşemiyor bile. Hayatını kaybedenler bir kenara yığılmış. Yazar bunları çok sakin bir dille anlatmış. Sanki başından geçen korkunç anılar değil de bir rüya gibi. Bir an durup, bütün bu okuduklarım gerçek diyorsunuz ve o zaman yaşananların dehşetini içinizde hissediyorsunuz...
Yine bir toplama kampı ‘anı-roman’ ı. ‘Primo Levi’ nin “Bunlar da mı insan” eserinin, farklı bir perspektifi. Siyasi suçlu, İspanyol Jorge Semprun’un, ‘Buchenwald’ toplama kampındaki günlerinden kısa bir kesit. Kamp atmosferini göz önünde bulundurarak; keyifli bir okuma olduğunu söyleyemem, ancak yazarın atmosferin bunalımına; dışardan bir gözlemciymişçesine soğuk kanlı yaklaşımı ve ‘kamp öncesi’ yaşamını da hikayenin içine katarak, eserin temposunu sekteye uğramaktan kurtarıyor.
Semprun hayli entellektüel bir yazar ve bunu okuyucuya fazlasıyla hissettiriyor. Yazın stilindeki tokluğu; son dönem tanıştığım Roberto Bolano’ya benzettiğimi de söylemem gerekiyor. Tabi bu benzetiş, her iki yazarın da birer kitabıyla sınırlı(Roberto Bolano-Uzak Yıldız). Nihayetinde, yeni bir yazarla tanışmanın mutluluğuyla tamamladığımı söyleyebilirim bu eseri ve gönül rahatlığıyla önerebilirim. Şimdiden iyi okumalar.
"Ölüm, gönlü çelinmeye çalışılan o genç kadın. Ya da o sizin gönlünüzü çelmeye çalışır. Ölüm niçin fahişe olmasın ki?" (S.96)
Ilk kez Semprum okudum. Biraz araştırma yapınca bu kitabın "Yazmak ya da Yaşamak" kitabından bir kesit veya onun devamı niteliğinde bir eser olabileceği şeklinde yorumlar gördüm. Diger kitabı okumadığım için fikrim yok. Fakat bu kitap bir kurgudan ziyade yazarın anılarını yazdığı bir kesit. Ama öyle sistematik bir anlatım da yok. Paragraflar arasında bile zihinsel gidip gelmeleri hissedebiliyorsunuz. Almanca öğrenmeye çalıştığım şu sıralarda yazarın da Almanca öğrenme çabası ve bu nedenle arada sık sık Almanca cümleler tekrar edilmesini severek okudum. Fakat her okurun hoşuna gideceğini sanmam çünkü bu tarz bölümler zaten parça parça olan fikir dağılımını daha da ayırıyor. Diğer bir hususta yazarın kaldığı Nazi kampı daha once çokça okuduğumuz türevlerine nazaran bir tık daha iyi koşullara sahip. Örneğin bir kütüphanesi var ve yazar da buradan çokça istifade etmiş. Faulkner'dan Malreux'a kadar birçok yazarın kitabını okumuş ve onlarda da kesitler sunuyor. Bunlari kamp dışında entelektüel bir ortamda konuşur gibi yaparak sonra aniden tekrar kamp ortamına dönebiliyor. Okumasi biraz kafa karıştırıcı olsa da Semprum'un kalemini sevdim. Başka kitaplarına da şans vereceğim. Fakat başlangıç için çok uygun bir kitap olmadığını düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim.