Derler ki bir yolun inişli çıkışlı olması, sizin gidiyor ya da dönüyor olmanıza bağlıdır. Bir yerlere gidiyorsanız çıkışlıdır yol, dönüyorsanız inişlidir.
“Yaşarken insana ayaklarını hareket ettiren yegane şey,öldüğünde bu ayakların onu farklı bir yere götürecekleri beklentisidir;ama eğer bir kapı kapatılır ve açık kalan sadece cehennemin kapısı olursa,o insan keşke hiç doğmasaydım diye düşünür…
“Orada sevgimi keşfedeceksin. Sevdiğim yeri. Düşlerin beni erittiği yeri. Düzlüğün üzerinde yükselen köyümü. İçinde anılarımızı sakladığımız bir kumbara gibi ağaçlar ve yapraklarla dolu köyümü. Orada insanın sonsuza dek yaşamak isteyeceğini hissedeceksin. Şafak vakti, sabah, öğlen ve akşam orada hep aynıdır, ama her birinin havası farklıdır. Orası, havanın her şeyin rengini değiştirdiği yerdir; yaşamın sanki bir fısıltıymış gibi esip geçtiği yerdir; sanki yaşamın saf bir fısıltıymış gibi…”
Arada sırada sözcüklerin sesini duyuyor ve farkı anlıyordum. Zira o ana dek duymuş olduğum, o ana dek öğrenmiş olduğum sözcüklerin herhangi bir sesleri yoktu, onlar çınlamıyorlardı; hissediliyorlardı, ama sessizce, tıpkı düş görürken işitilenler gibi.
“Hava ve güneş var,bulutlar var.Orada yukarıda mavi bir gökyüzü ve onun arkasında belki şarkılar,belki daha güzel sesler var…Neticede umut var.Kaderimize rağmen bizim için umut var.”