26 Aralık 1867’de Paris’te doğdu. Edebiyat eleştirisinde Romantizm karşıtı akıma önderlik etmiş, Henri Bergson’un felsefi sezgiciliğine karşı usu ve anlığı savunmuştur. 1894’te Paris Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, 1898’de Dreyfus olayı üzerine yazılar yayımladı. L’Ordination kitabı ile edebiyat alanında ün kazandı. En önemli yapıtı sayılan Aydınların İhaneti’nde, ırksal ve siyasal nedenlerle doğruluktan ve adaletten sapanları ahlâksal ihanetle suçladı.
Eser 1927 yılında yayınlanmış. İlk 2 kısmında milliyetçilik duygusunun insanlık tarihinde yepyeni bir fenomen olduğunu gösteriyor. Artık Krallıklar, imparatorluklar çağında değiliz. Artık kutsal olan 'milli ihtiras' ve bu ihtiras kişilerin dünyevi (mundane), gerçekçi arzularını tatmin ediyor. Milli ihtiras tarihte hiç görülmemiş
1- Tolstoy, orduya katıldığında subaylardan birinin, yürüyüşte sırayı bozduğu gerekçesiyle bir askeri dövdüğüne tanık oluşunu anlatır. Tolstoy subaya şöyle der:
“Kendin gibi bir insana bu şekilde davranmaktan utanmıyor musun? Hiç mi İncil okumadın?” ++
Benda aydınlanma mitolojisini değil, onun o günkü meyvelerinden olan ulusçu bağnazlığı ve sınıf savaşını eleştiriyor. Ulusal bağlılığın ahlakın önüne geçmemesi gerektiğini savunurken haklı (ahlak sözcüğünü pek kullanmıyor). Ama eski dünyanın değişmez bir sabite, yani Tanrı’ya bağlı olan ahlakını reddettikten sonra içine düştükleri boşlukta modern