"Anti-emperyalist karargâhın insanları her gün barış için can atıyor" diye yazdı Lin Piao, "Neden emperyalist karargâhın insanları barış için can atmıyor?"
Savaş çığırtkanlarına ve silah vurguncularına karşı, yıkıma doğru bizi sürükleyen bu pervasız gidişata, bu Azrail ordularına karşı, barış için yanıp tutuşanların tümünü biraraya getirmek gerekir.
“O ışınların da yıldız ve gezegen imgeleri oluşturacağı tutuyor, öyle mi?”
“Hayır, hayır. Tanrı onları öyle tasarlamıştır. Bizi kandırmak için değil, elbette değil… Bize gücünü, sonsuz yaratıcılığını göstermek için. Tanrı bize gökte ışıklar yaptığını söylemiştir. Tanrı’nın bize haklarında hiçbir şey söylemediği yıldız ve güneşleri varsayma küstahlığı tamamen bizim sorumluluğumuzdadır.”
“Yani evrenin tümü, güneş sisteminin dışı sadece bir çeşit ışık gösterisinden ibaret, öyle mi?”
“Eldeki kanıtlar şimdilik bunu gösteriyor,” dedi Campbell. “Ayrıca kanıt lafı geçmişken size şunu hatırlatayım: bu sözde galaksiler sahiden milyarlarca yaşındaki kütleler olsalardı kütle çekimsel açıdan var olamaz, çok uzun zaman önce dağılırlardı. Astronomların buna getirdiği tek açıklamaysa göremedikleri ve asla bulup tanımlayamadıkları ama gencecik evreni işaret eden kanıtları yok saymak ve hepsini kendi varsayımları temelinde açıklamak için ihtiyaç duydukları karanlık maddedir.”
Kadın gözlerini ovuşturdu. “Kâbus görüyorum sanki… İnandıklarını anlatma artık. Bilmek istemiyorum.”
Kadın şaşkınca gülümseyerek baktı. “Ayrıca tüy şeklinde, deri şeklinde, ayak izi şeklinde taşlar mı var yani?”
“Dediğiniz gibi; taş hepsi.”
“Tanrı onları imanımızı sınamak için mi bıraktı diyorsun?”
“Yo, hayır! Öyle bir şey diyemeyiz. İnsanlar bu taşların kalıntı olduklarına inanmaya başlamadan önce yaratılmış taş biçimleri olduklarına inanıyorlardı. İmanlarını hiçbir şekilde sarsmıyordu bu durum.”
Kadın dehşete kapılmışçasına elini alnında şaklattı. “Peki, milyonlarca ışık yılı mesafedeki yıldızları nasıl açıklıyorsun?”
“Milyonlarca ışık yılı mesafede bulunduklarını nasıl bilebiliyorsunuz?”