Kurt Okay

Başkomutan Enver Paşa yazarı
Yazar
8.4/10
8 Kişi
12
Okunma
2
Beğeni
955
Görüntülenme

Kurt Okay Sözleri ve Alıntıları

Kurt Okay sözleri ve alıntılarını, Kurt Okay kitap alıntılarını, Kurt Okay en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir topçu tayfası; Moskof batıyor, moskof batıyor! Şimdi yine kurtarma madalyası kazanacağız” diye bağırıyordu. Bugün pek yok ama, savaşta doğal olan bir İnsanî görev kurtarma adettendi. Projektörler tekrar diğer düşman gemisine yöneldiğinde, beklenilmedik bir şekilde filonun diğer takımı gecenin karanlığında ortaya çıkmıştı. Bu durum da düşünülmez, akıl yürütülmezdi. Düşmanın büyük bir kısmına karşı tek başına mı? Dört yüz elli kişinin hayatı üzerine de oynanamazdı. Bu Ruslara teslim olmak demekti. Göz göre göre kendi sonunu hazırlamaktı. Midilli ani bir manevra ve yirmi mil hızla Sebastopol’a doğru uzaklaşmıştı.
Köprü üzerinde bazen kısa bir komut çınlıyor, kaptanın sırtı birden dimdik oluyordu. Gecenin gözleri vardı. Karanlığın örtüsüne bürünmüş, göz kırpan düşmanın kırmızı beyaz gezleri. — Projektörler açılsın! Gemi savaş durumuna!
Reklam
Oysa, işte her şey ellerindeydi. Yüksek mevki, şeref, mükemellik, muhteşem döşenmiş bir ev, ellerini saygı ile göğsünde çaprazlayarak her emrini yapmaya amade hizmetçiler, otomobiller ve ahırların da bakımlı atların dolaştığı bir malikâne. Tembel tembel evde uzanmayan, kendini halkının iyiliğine adamış, anlaştığı uyumlu, genç bir eşi vardı. Pek çok kişinin elde etmek için ömür boyu uğraştığı bütün bunları kader ona sunmuştu. Bütün bu hayatın sonunda ne vardı? Daha fazlasına cesaret edemiyordu. Aşmaması gereken bir sınır vardı. Mukaddes kanunlara güvenmeli, içinde yanan sakin ve aleve dayanan bir inancı olmalıydı. Ara sıra onu yoklayan, pek de seyrek olmayan, onu zorlayan karanlık sevgiler vardı: Ben yaşlanmayacağım. Hayatım çok çabuk sona erecek”
Bu durum onun için yeni birşey değildi. Daha önceki savaşlarda da elinde tüfek, revolver veya süngü tutan düş­manla karşı karşıya geldiğinde de aynı duyguyu hissetmişti.Şimdi, üzerinde koyu renkli bir belirginlikte, sonu gö­rülemeyecek kadar uzun insan karaltılarının dolaştığı dev trans Kafkas sıradağları, beyaz parıltılı bir suskunluk içinde yükseliyordu. Yan yana üniformalar, kalın kürk başlıklar al­tında bronz renkli yüzler. Topuklarının karda ses çıkarma­yan çizmeler kurallara uygun olarak kalkıp iniyordu. Tüfek­lerin namluları güneşte pırıldıyor, bazen bir haykırış, çıngı­raklı bir kahkaha, kuvvetli bir küfür, coşturan, kavga eden kelimeler, at kişnemeleri birbirine karışıyordu
Colmar Freiherr von der Goltz
“Ölüm bizden ne aldı? O, Türk ordusunun önemli bir reformcusu, ordumuzun yükselmesini borçlu olduğumuz bir adam, Türkiye’yi seven iyi bir dosttu. Uzun yıllar buradaki Pangaltı Harb Akademisinde çalıştı. Kendisinden birşey öğrenilebilecek gençlere iyi bir hocaydı. Demir gibi bir görev bilinci, hayatının manâ ve mahiyetiyle pek çok şey verdi. İnsan olarak onun akıllı, geniş ufuklu oluşunu seviyordum, asker olarak hiç yorulmak bilmeyen çalışma tutkusuna hayrandım. Bana ve tanıdığı herkese örnek olarak hizmet etti.”
Bir milletin varlığı ve emniyeti bu gemilerin durumuna bağlıydı. Bir millet ki, diğer ülkelerle, birlik sağlamış, düşman birliklerinin hatırı sayılır bir bölümünü harbe girmek suretiyle düşmanlıkları, ittifak yaptığı devletlerin hudutlarından kendi üzerine çekmişti. Her iki harp gemisi de daima ileri karakol görevindeydi. Ama orada nöbet yok, ikmal yok, yedekleme yoktu.
Reklam
359 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.