Ve... Sarai ona hayranlıkla bakarken, delikanlı da sanki... Hayır, ona bakmıyordu. O bir hayaletti. Oysa delikanlı büyülenmiş gibi görünüyordu. Gözlerinde bariz merak kıvılcımları çakmaya başlamıştı. Cadı kıvılcımı, diye düşünen Sarai, delikanlının hemen ardında gördüğü şeyi neredeyse kıskanıyordu. Bir an için, gri gözlerin hayranlıkla kendisine baktığını hayal etti.
Hıçkırık şehrinin hikayesini okurken hayret nidalarınızı atmaya hazır olun.
Lazlo, kendisinin kim olduğunu bilmediği bir keşişken karşısına çıkan imkanı değerlendirip kütüphaneci oluyor. Burada geçirdiği seneler boyunca her kitabı okuyup, içindeki her bilgiyi yutuyor. Çünkü tek bildiği bu okumak ve hayal etmek...
Hep bir ideali oldu. Hıçkırık şehrinin gizemini çözmek. Bunu yapabilmesi içinde şehre gitmesi gerekiyordu ama nasıl yapacaktı? Eril Fane ile tanışması bir tesadüf müydü yoksa şans mıydı? İşte bunların hepsini sayfalar ilerledikçe öğreneceğiz..
Laini Taylor’un kalemiyle ilk kez tanışıyorum. Kendisini fantastik tür de yazdığı eselere yapılan yorumlarda ne kadar başarılı olduğu belli oluyor. Fakat bu eserini okurken de olayların işleyişi ve yaşananlar sizi cidden hayrete düşürüyor.
Şunu belirtmeliyim ki kitap ağır işliyor. Ortalarını geçene kadar tam anlamıyla bir şey anlamıyoruz ama son 100 sayfası sizi nefessiz bırakarak okutuyor.
Hafif ve akıcı bir dili mevcut. Okurken sayfaların nasıl çevirdiğinizi anlamıyorsunuz bile. Hayalci yani serinin ilk kitabı olayları anlatan neyin ne olduğunu bilmemizi sağlayan bir eser olmuş. İkinci kitabın dolu dolu geçeceğin kitabın sonunda belli o yüzden zaman kaybetmeden okuyun derim