Bu kitabı aslında yazarın -yazarların, Lars Kepler bir karı kocanın beraber yazdıkları kitaplar için kullandıkları bir ad- Tavşan Avcısı kitabı hakkında duyduklarımdan dolayı okumaya karar vermiştim. Joona Linna serisinin ilk kitabıydı ve Pegasus'tan çıkan ilk üç kitabını alıverdim. Son dört kitabı Doğankitap'tan çıkmış, onları sonraya bıraktım ki içlerinde asıl merak ettiğim Tavşan Avcısı da var.
Ara ara pişman oldum, ne yalan söyleyeyim.
Öncelikle İskandinav polisiyesi benlik değil sanırım. Adamlardaki rahatlık beni deli etti. Kimseyi üstelemiyorlar, yalan söylediğini bildikleri halde ,peki, deyip gidiyorlar, en şiddetli sahnede bile bir sakinlik var. Yani baya da şiddet var üstelik. Buna rağmen ponçik bir noel hikayesi okuyormuşum gibi hissettim.
Bir de karakterlerin hepsi manyak. Salak bir çocuk ailesindense yeni tanıştığı kadına inanıyor, bir kadın kocasının onu aldattığından şüpheleniyor ama kanıtı yok, gidip başka adamla yatıyor. Bu yüzden adamı kadının kocası sanıp vahşice öldürüyor biri. Hipnozcu efendi derseniz ona iftira atıldığında, nolcak ki, diyor, sonra işler sarpa sardığında savaşmak yerine sakince, peki madem, deyip hayatına devam ediyor. Joona Linna'nın bir kompleksi var, ben demiştim, demeyi çok seviyor. Haklı çıkmazsa ölecek adam.
Elimdeki diğer iki kitabını da okuyup ondan sonra karar vereceğim ama bu sakinlik bunca manyaklığa hiç yakışmamış.