Türk edebiyat yazarı.
1957'de Kayseri'nin Bünyan ilçesine bağlı Karacahevenk köyünde doğdu. 1966'da 9 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi. Ortaöğrenimini Beşiktaş Kız Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Telefon Başmüdürlüğü'nde kısa bir süre çalıştı. İlk kitabı "Sevgili Arsız Ölüm" 1983'te yayınlandı. Anadolu'daki köy yaşamı ve insanlarını masalımsı bir atmosferde ve "Yüzyıllık Yalnızlık" (Gabriel Garcia Marquez) tadında anlattığı bu ilk romanıyla büyük ün kazandı. Büyülü gerçekçilik akımına da yakıştırılan bu romanının ardından peş peşe diğer romanları geldi. Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça ve Hollandacaya çevrildi. Değişik üslubu ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri oldu.
Latife Tekin Bodrum Gümüşlük`te bir `Ebediyat Evi` projesi başlatmıştır. Garanti Bankası tarafından desteklenen proje, mimar
Hüsmen Ersöz'ün 1998 yılında hazırladığı mimari proje ile inşaata başlamıştır (1999). Ressam Hale Arpacıoğlu'nun, Koç Grubu şirketlerinden aldığı destekle, aynı mimari projenin bir parçası olarak Sanat Evi'nin yapımına başlanmıştır. Latife Tekin, Bodrum Gümüşlük'te, herkesin yazabileceği, tartışabileceği, sanatçıların büyük şehrin dağdağasından uzak eser üretebileceği bir mekanın tamamlanması için çalışmaktadır.Son olarak 2010'da "rüyalar ve uyanışlar" kitabı yayımlandı.
28 Aralık 2011 akşamı Sabit Fikir ve İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen Sözünü Sakınmadan etkinliğinde usta eleştirmenler Ömer Türkeş ve Semih Gümüş'ün konuğu olmuştur.
Selam! 🤓 Bugün 5 farklı türden 5 roman önerisiyle birlikte karşınızdayım.
İlk önerim belki de pek çoğunuzun okuduğu ama yine de okumayan kalmışsa diye önerdiğim
Oblomov kitabı. Kendi eylemsizliklerimizi sorgulayabileceğimiz ve Oblomov ile birlikte 200 sayfa boyunca yataktan kalkmayacağımız bu dünya klasiğini hâlâ okumayan kaldı mı diye
“ O gece Muzaffer’e rüyasında bir kocakarı göründü. Adının Atiye olduğunu ve kütüphanesinde onu anlatan bir kitabın öyle durup durduğunu duyurdu. Eğer üç vakte kadar bu kitabı okumaz ve on kişinin de okumasına vesile olmazsa iki cihanda da ona rahat olmadığını salık verdi. Koca dağı sis sarar gibi Muzaffer’i korku sardı. Korkuya sarılmış can
Batıl inanç, mantıksal bir temele dayanmayan inanç ve davranışlar olarak tanımlanır. Yani bilimsel bir anlamı olmayan davranışlarda bulunmak, sözler söylemek, veya inançlara inanmaktır, batıl inanç. Merdiven gördüğünüzde altından geçmiyorsanız, bir şeylere nazar değmesin diye tahtaya vuruyorsanız, yıldız kayarken dilek tutmayı ihmal etmiyorsanız
İnsanlar şehre geldi, kendini şehre yakıştıramadı ya da şehirliler onları kendine yakıştıramadı. Sonra şehrin kuytusuna, çöp yığınlarının ve fabrikaların oralara "kondu" kurdular. Görevliler yıktı. Her defasında daha kötü bir malzemeden ve daha küçük olarak tam otuz yedi defa kurdular. Görevliler de yıktı.
İnsanlar değişmedi!
Kar