Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Marc Van De Mieroop

Marc Van De MieroopHammurabi yazarı
Yazar
8.4/10
38 Kişi
151
Okunma
12
Beğeni
1.446
Görüntülenme

En Yeni Marc Van De Mieroop Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Marc Van De Mieroop sözleri ve alıntılarını, en yeni Marc Van De Mieroop kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hammurabi ve Şiir
Hammurabi, hanedanının sonraki literatüründe çok farklı bir bağlamda yine ortaya çıkar: bir kadınla sadakatsiz sevgilisi arasındaki ironik diyalogda. Kadın adama aşkını ilân eder ama adam onu en kaba şekilde reddeder. Adam, cümlelerinden birinde aşk tanrıçasına ve Hammurabi'ye başvurur: "Nanaya ve kral Hammurabi adına yemin ediyorum sana, Bunlar gerçek hislerimdir, Senin aşkın benim için kaygı ve kederden ibarettir." Reddedişini güçlendirmek için tanrının ve kralın önünde yemin etmek üzücü bir durum olsa gerek.
Sayfa 123Kitabı okudu
Hammurabi Kanunları
Hammurabi'nin kanunlarının en meşhur kuralı, "göze göz, dişe diş" olarak bilinir ve Tevrat'ta da aynen geçer. Başkasını fiziksel olarak yaralayan kişi, aynı şekilde cezalandırılır: "Eğer bir adam, bir adamın oğlunun gözünü kör ederse, onun gözünü de kör edeceklerdir. Eğer bir adamın kemiğini kırarsa, kemiğini kıracaklardır." Bu durum ihmal vakaları için de geçerlidir: "Eğer bir mimar, bir adama ev yapıp, yapıtını sağlam yapmazsa ve yaptığı ev çöküp, evin sahibinin ölümüne sebep olursa, o mimar öldürülecektir. Eğer evin sahibinin oğlunun ölümüne sebep olursa, o mimarı oğlu öldürülecektir." Ama bu kural, o kadar da basit değildir, çünkü kurbanın ve suçlunun sosyal konumları da hesaba katılmaktadır. Ancak ikisi eşit konumdaysa ceza ile suç aynı olur. Fiziksel yaralanmalarla ilgili liste şöyle devam eder: "Eğer bir adam bir muşkenum'un (secde eden -bir kuruma bağımlılığı ifade eder) gözünü kör eder veya kemiğini kırarsa, bir Mana gümüş ödeyecektir. Eğer bir adamın kölesinin gözünü kör eder veya kemiğini kırarsa, fiyatının yarısını ödeyecektir." Diğer yandan: "Eğer bir adam, kendinden daha büyük (üstün) olan bir kimsenin yanağına vurursa sığır kuyruğundan bir kamçı ile kalabalığın önünde 60 defa kırbaçlanacaktır." Demek bu cezalar ancak taraflar sosyal bakımdan eşit olduğunda eşit oluyordu. Aksi takdirde sosyal farkın durumuna göre daha sert ya da daha yumuşak olabiliyordu.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Larsa'nın İşgali ve İlhakı
Larsa'nın işgali ve ilhakı, büyük bir askeri ve siyasi başarıydı ve Hammurabi, krallığının otuz birinci yılına bu başarının adını verdi: "Kral Hammurabi'nin, ordularının yolunu açık eden tanrılar An ve Enlil'in yardımıyla, ulu tanrıların kendisine verdiği üstün güçler sayesinde Yamutbal ülkesini ve Kralı Rim-Sin'i yendiği yıl". Sonraki yirmi yıl boyunca güney ve kuzey Babilonya birleşik kaldı ve bu durum bölgenin siyasi yapısı üzerinde kalıcı etkiler bıraktı. Hammurabi'nin halefi Samsuiluna döneminde güney tekrar bağımsızlığını kazanmasına rağmen, bin yıldan uzun süredir süren Babilonya'da hâkim olan balkanlaşmaya bir daha dönüş olmadı. Yaklaşık olarak 3000 yılından beri, bölgede küçük arazilere sahip şehirler politik merkez işlevi görmüştü. Dolayısıyla, hâkim siyasi varlıklar şehir devletleriydi. Bir şehir devletinin diğerlerine baskın çıktığı dönemler olmuştu ama bu birleşme dönemleri geçiciydi ve kısa süre sonra rekabet eden şehir hanedanlıkları sistemine dönülüyordu. Tüm bunlar Hammurabi'nin kısa süreli ama temel değişiklikler yaratacak şekilde birlik sağlamasıyla son buldu. Babilonya, bir daha hiç şehir devletleri diyarı olmadı; hükümdarları kırsala farklı düzeylerde hâkim olan, tek bir başkentten yönetilen büyük bir teritoryal devlete dönüştü. Birbirleriyle rekabet eden şehir devletleri bir daha ortaya çıkmadı. Hammurabi'nin hükümdarlığının siyasi açıdan en kalıcı sonucu bu olmuştu.
Annesinin adı bilinmiyor. Tahtta selefi olan babasının adı Sin-muballit'ti ve o da yirmi yıl krallık yapmıştı. Her ikisi de Babil şehrini ve çevresini yöneten bağımsız krallar hanedanından geliyordu. Hanedanın 1900 civarında başlayan saltanatı, 1600'lere kadar varlığını sürdürdü. Bu krallara artık Babil'in Birinci Hanedanı deniyor; Hammurabi de hanedanın en şöhretli mensubudur.
Hammurabi, M.Ö. 1792'de Babil Kralı oldu. Tahta çıktığında epeyce genç olmalı, çünkü kırk üç yıl boyunca tahtta kaldı; ama kral olduğunda onlarında mıydı, yirmilerinde miydi, otuzlarında mıydı bilmiyoruz. O zamanlar yaşam süresi şimdikinden daha kısaydı, ama bazı kişilerin yetmişine kadar yaşamış olduğu biliniyor ve büyük ihtimalle Hammurabi de bunlardan biriydi.
Reklam
"Eğer bir mimar, bir adama ev yapıp, yapıtını sağlam yapmazsa ve yaptığı ev çöküp, evin sahibinin ölümüne sebep olursa, o mimar öldürülecektir. Eğer evin sahibinin oğlunun ölümüne sebep olursa, o mimarın oğlu öldürülecektir."(11)
Sayfa 100 - 11: CH § 229-30 = Roth 1997, 125.
Su ilk maddeydi (prima materia) ve eril ile dişil unsurlar arasındaki cinsel birleşme bir tanrılar soyunun oluşmasına yol açmıştı ve nesiller arası çatışma, değişime neden olmuştu. Enūma eliš'teki ilerleme, daha genç olan tanrıların atalarının var ettiği kaosu yatıştırmasının sonucuydu. Sokrates öncesi Yunan fikirleriyle benzerlikler açıktır: Thales de suyu her şeyin temeli olarak görüyordu ve Hesiodos'un Tanrıların Doğuşu ilerlemeyi, nesiller arası çatışmanın ve babayı katletmenin bir sonucu olarak tasvir ediyordu.
Sayfa 18 - KetebeKitabı okudu
"Bir köle bir çoçuğu fırına atarsa, onu kireç kuyusuna atın."
İdari belgelerin nasıl yazılacağını gelenek belirledi ve hesap uzmanlarının yerleşik uygulamaları takip etmekten başka seçenekleri yoktu. Bu durum bilimsel, litürjik ve ritüel içerikli belgeler için geçerli değildi. Bu türden belgelerde katip yazıya geçirilenlerin anlamını güçlendirmek için işaretlerin seçimlerine karar verebilirdi.
Sayfa 135 - KetebeKitabı okudu
Reklam
Açık olmak gerekirse, çivi yazısı konuşma dilini yeniden üretmek için icat edilmedi. Başlangıçta bu yazı dili, bilimsel olmayan düzenleme yapılarını kullanan tutarlı bir çizgisel ögeler sistemi aracılığıyla matematiksel hesaplamaları kayıt altına almak amacıyla kullanılmıştı. Kısa bir süre sonra, yerel konuşma diliyle bağlantılar kurdu ve fonetik ve dil bilgisi unsurları, sentaks ve benzerlerinin karşılıklarını vermeye başladı, fakat bağımsız statüsünü yitirmedi. Çivi yazısı araştırmacıları yazının hiçbir zaman tümüyle hecelerle ifade edilir bir hale gelmediğini, bu özelliğinin onun okunmasını daha kolaylaştırdığını ve sözlü öncülüne daha bağlı olduğunu belirtmeye devam ettiler. Jean Bottero'nun sözleriyle, çivi yazısı her zaman "ilkel ve kusurlu aşamasının izlerini" muhafaza etti. Öyle ki konuşmayı temsil etmek, onun amaçlarından birisi değildi. Yazı, kendi gerçekliğini konuşmadan bağımsız yarattı ve yalnızca okuyucuya kendisini gösterdi. Bu yaratıcılığın birçok yönü vardı. Babilli katipler, yalnızca yazılı olarak anlamlı hale gelen sözcükler oluşturmakla kalmamıştır, aynı zamanda nasıl yazılacaklarını dikkatle belirleyerek sözcüklerin anlamlarını açıklığa kavuşturmuş ve güçlendirmiştir.
Sayfa 133 - KetebeKitabı okudu
Hammurabi'nin yasa koyucu olarak şöhreti yıllar boyu devam etti. 1949 yılında ABD Kongre Binası'nın büyük salonu yeniden dizayn edilirken,Amerikan hukukuna temel oluşturan ilkeleri ortaya koyan eserlerin sahiplerinden yirmi üçünün portresinin kullanılmasına karar verdi ve Hammurabi de bu eser sahiplerinden biriydi. Kitabı Mukaddes kanunlarının yazarı Musa ve Antik Yunan'daki Sparta'da hukuki,askeri ve siyasi kurumları yaratan Lykurgos'un arasına yerleştirilmişti. Hammurabi muhtemelen yok edici gücü ve fetihleriyle değil,halkına ve genel olarak insanlığa yaptığı olumlu katkılarla hatırlanan tek Antik Mezopotamya hükümdarıdır.
Sayfa 127 - İş BankasıKitabı okudu
Hammurabi kanun başlıklarının bazıları; Hukuk nizamı,Yalancı şahitler ve yargıçlar,Mülke tecavüz, Mal,hayvan ve insan hırsızlığı,Kaçak ve çalıntı köleler,Haneye tecavüz ve soygun,Taşınmaz mülkler,Toprak kiralama,Sulama ihmali ve izinsiz otlatma,Meyve bahçelerinin işlenmesi,Meskenlerle ilgili düzenlemeler, Mali düzenlemeler,Borçlar ve faiz
Sayfa 98 - İş BankasıKitabı okudu
Çoğu durumda borç iptalleri,alacaklılar sınıfı açısından pratikte felakete yol açmıyordu.İptal kapsamındaki borçların çoğu saraya vergi ya da haraç ödemek için kullanılmış oluyordu.Genel nüfusla saray arasında aracılık yapan alacaklılar,bu borçları ödemek konusunda da pek zorlanmıyordu.Bu fermanlar,yükün büyük bir kısmını sarayın üstlendiği bir tür vergi affına benziyordu.Kralın bu işten çıkarı,genel nüfusun artık özel finansörlere değil,doğrudan kendisine karşı sorumlu hale gelmesiydi. Bu fermanlar ideolojik bakımından da önemliydi,zira kralın özgürlüğün garantörü olduğunu ,cömertliği ve halkına karşı sorumluluk hissettiğini gösteriyordu. Kral tahta geçtiğinde borçları sıfırlıyor,böylece yeni bir başlangıç sağlıyor,yeni kralın kendi damgasını vurabileceği boş bir levha yaratıyordu.Saltanatı sırasında borçlar yine kontrolden çıkarsa,beklenmedik anlarda yeni iptal fermanları çıkabiliyordu ve muhtemelen siyasi durumun hassasiyeti de bazen bu tip fermanların çıkmasına sebep olabiliyordu.
Sayfa 10 - İş BankasıKitabı okudu
239 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.