"Ama kişiliğime gelince işler farklıydı. İş ne kadar büyürse ben de içten içe kendimi o kadar boş hissediyordum. Savurgan denebilecek bir yaşam sürmeye o zamanlar başladım."
Sayfa 44 - 2. Baskı, Nisan 2017, Notos YayınlarıKitabı okudu
Büyük olasılıkla birkaç gün sonra içerde tuhaf bir şeyler olduğundan şüphelenecekler ve kapıyı kıracaklar. İşte o zaman beni ölü olarak bulacaklar, evet ölü, ama geçmişin ihtişamıyla çevrili olarak.
Yıllar içinde öğrendim ki, ölümün en rahatsız edici şekillerin biri, hastalığın midede kendini göstermesi. Buna hâlâ şaşırıyorum ama hastalık midede başladığında bedenin geri kalanı hastalığa az çok direnç gösterebilir.
Herkese merhaba karlı bir pazar gününden! Bellatin ile tanışma kitabım olan bu kısacık ama bir o kadar da katmanlı, dolu dolu kitap ile yine kısa bir öneri yapıp kaçacağım.
Bir güzellik salonu... İsmiyle müsemma kişilerin güzelleşmek, ışıldamak, daha gösterişli olmak için geldikleri bir yer. Evet belki öyle. Bir tek eksiği var o da kendi kadar canlı balıklarla dolu bir akvaryum. Belki de birden fazla akvaryum. Ya da akvaryumlar ile kaplı duvarlar. İnsanın kendinin dünya üzerinde ne kadar ufak olduğunu hatırlatan, bakmaktan kendinizi alamadığınız, çeşitliliklerimizle güzel olduğumuzu bize hatırlatan akvaryumlar. Kimi zaman birinin ötekini yuttuğu kimi zaman aheste salınan, kimi zaman birinin çöpünü temizlemekle görevli olan balıklarla dolu bir akvaryum. Ve yine belli bir sisteme bağlı... Sahi oksijen veren motorları olmasa ne olur o balıklara? Ya da birileri onları sevmekten vazgeçerse? Gösterişleeini yitirlerse bir gün? Güzellik salonundan geriye ne kalır? Ne mi? İnsanların ölmeden önce dinlenmek için sığındıkları bir liman ve daha fazlası.
Toplumsal cinsiyeti, birey olmayı, yaşamı ve ölümü, güzellik normlarını ve toplum içinde kabul görmeyi konu alan bu kısacık (!) romanda sayfalar arasında saklanan çok fazla gizem ve detay var. Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu yılın en'leri arasında
Kitaplarla kalın!
Çok enteresan bir hikaye. Kısa ve kısmen huzursuz edici.
Olaylar, hastalıktan muzdarip “kadın giysileri giymekten hoşlanan bir anlatıcının” gözünden anlatılıyor. Zamanında sahip olduğu güzellik salonunu, salgın hastalığı ve öleceği kesin olan hastaları kabul ederek kendi deyimiyle bir ‘ölüm evi’ne çeviriyor arkadaş. Aynı zamanda da balık beslemeyi seviyor.
Konu, ölüm evinde olanlar ve akvaryumdaki balıklar ile örülerek birbirine bağlı anlatılmış. Salonun kasveti, içindekilerin çaresizliği, ölümün hiçliği, toplumsal dışlanma satır aralarına işlenmiş. Balıklar, bu iç karartan ortamda ruh halini dengede tutabilen tek mevzu. Tek oturumluk okunacak hoş bir kitap.
Güzellik salonunu ölüm evine dönüştüren hasta bir adamın hikayesi. Huzur evi değil ölüm evi, öleceği kesin olan hastaları kabul eden, kendisi de ölecek bir hasta olan bir adam. Biraz iyi durumda olanlar ölüm evine kabul edilmez, daha kötü durumda olanlar alınır. ilginç bir konuydu, lakin daha iyi işlenebilirdi diye düşünüyorum.