İnsan bazı kere hatırına gelen bir hayalî tanıyamaz o kadar güzeldir. Zihinde uçan bir fikre yetişemez o kadar yüksektir. Kalbine doğan hissi bulamaz, o kadar derindir.
Kültürlü insanlar için kitap, içinde yaşadıkları çevre ve dünyadan daha geniş, derin ve zengin bir âlem teşkil eder.
Derin kültür konuşma ile değil, kitaplarla elde edilir. Bir veya birkaç kitapla değil yüzlerce kitapla... Boş vakitlerini kitap okumakla geçirenler, yüzlerce kitap okuyabilirler. Biz okuduklarımızın pek azını başkalarına aktarırız. Kültürlü bir insanın fikir ve his dünyası, konuşmalarından kat kat geniştir. Konuşma bir insan hakkında pek az bilgi verir. Kültürlü bir insanı tanımak için okuduğu, bilhassa tekrar tekrar okuduğu kitapları bilmek lazımdır. Nice insanlar vardır ki, sükûtlarının arkasında uçsuz bucaksız bir fikir deryası dalgalanır.
“Her yanlış bir nakış.” Bu söz büyük Fransız filozofu Alain’in yazılarında sık sık zikrettiği bir fikrin Türkçesidir, “Şahsiyet hatayı meziyet haline getirir.”
İnsanlık tarihi; dinler, inançlar ve ideolojiler arasındaki savaşların tarihidir. İnsanlar son yüzyıllarda madde ve paraya önem verdikleri için, ekonomiye dayanan fikirler ve ideolojiler politik ve sosyal hayatta ön planda yer almaya başlamıştır. Fakat madde ve paranın da diğer değerler gibi, bir inanç konusu olduğu unutulmamalıdır. Bir Mevlana ve Yunus Emre için madde veya paranın hiçbir değeri yoktur. Onlara göre, maddi her şey insanları Tanrıdan uzaklaştırır. Para, Abdülhak Hamid'in:
"Para mâbud ve bankalar mâbed"
mısrasında söylediği gibi, çağın dini haline geldiği için üstün bir kıymet sayılmaktadır.
Bu tavırların arkasında Batı taklitçiliği ve kendi tarihinden nefret fikri vardır. Fakat böyle davrananlar Batı’nın da cahilidirler. Zira Batılı ilim adamları bizim tarih, edebiyat ve sanatımıza bizden daha çok ilgi duymakta ve değer vermektedir.
Bütün medeni milletler, çocuklarının dillerini kendi kültür eserlerini bizzat okuyarak anlayacak bir seviyeye getirmek için çalıştıkları, lügat hazinelerini zenginleştirdikleri halde, bizde tam tersi yapılıyor. Kırk iki yıldır üniversitede hocalık yapıyorum. Her yıl üniversiteye gelen öğrencilerin lügat hazinesinin gittikçe fakirleştiğini görüyorum. Kendi atalarının dilini bilmedikleri için onlar, bizim için son derece kıymetli eserleri okumaktan mahrum kalıyorlar. Yetişen nesiller bu yüzden kendi kültür değerlerine karşı yabancılaşıyorlar. Bugün Türkiye’de profesörler arasında bile milli kültür kaynaklarına gidebilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır.
Cihân ârâ cihân içindedür arayı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler
(Cihanı süsleyen cihan içindedir ama aramayı bilmezler
Denizin içinde olduğu halde denizden habersiz balıklar gibi)
Ben yeniliğin değil, tarih boyunca kazanılmış olan değerleri yok etmenin aleyhindeyim. Bilenler söylüyorlar ki, İslam âleminde hat sanatına Türkler en güzel şekli vermişlerdir. Gerçek bu ise ben neden bu sanata yabancı kalayım? Şiirden anlayan Yahya Kemal, Tanpınar, Ataç ile beraber ben de divan şiirinin güzel olduğuna inanıyorum. Fuzuli, Bakî, Neşatî, Nef’î, hatta adları daha az tanınan divan şairleri elmas gibi çok güzel şiirler yazmışlardır. Onları neden feda edeyim? Onları yok farz etmek yetişen nesilleri ortak milli hazineden mahrum etmek demek olmaz mı? Onları anlamak zordur, diyorlar. Matematiği, fiziği, kimyayı, musikiyi, resmi öğrenmek daha mı kolaydır? Çocuklarımıza yabancı dilleri öğretiyoruz da, onlara atalarının dilini neden öğretmiyoruz?
Keder sana yakışmıyor
Ne kadar değişmişsin ben görmeyeli,
Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasirdan,
Hüzün rengi almış saçlarının her teli
Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan,
Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli
Ne kadar değişmişsin ben görmeyeli
Böyle mahzun kederli değildin eskiden
Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi
Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan
Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi
Baygın kokusuna anılarla beraber giden
Böyle mahzun kederli değildin eskiden
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Ağlamaktan mı karardı gözlerin
Bir zamanlar gözyaşını sevmezdin
Şimdi nerden yaşardı gözlerin
Hasta mısın, yorgun musun nen var
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
... Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu
Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz...