92 okunma, 10 beğeni - Meral Maruf kitapları, eserleri, Meral Maruf kimdir, öz geçmişi, Meral Maruf nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Meral Maruf sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.
Hakkında
Afganistan’ın işgalini anlatmıştı
Mavera Dergisi’nde yayımlanan yazılarıyla tanıdığımız Meral Maruf, Afganistan’ın işgal edildiği dönemde bizi, orada yaşananlardan haberdar ediyordu.
Meral Maruf, bundan yıllar önce babasının Ankara Radyosu’nda görev yapmaya başlamasıyla Türkiye’ye gelmişti. Çocukluk dönemi Türkiye’de geçti. Daha sonra Afganistan’a dönmüşse de Afganistan’ın Ruslar tarafından işgal edilmeye başlanması sebebiyle ailesiyle birlikte Pakistan’a hicret etmek zorunda kaldı. Türkiye, Meral Maruf’u Mavera Dergisi’nde yayımlanan yazılarıyla tanıdı.
Meral Maruf, Afganistan’ın Rus orduları tarafından işgal edildiği dönemde Cahit Zarifoğlu’na Afganistan’da yaşanılanlarla ilgili mektuplar gönderiyordu. İlerleyen zamanlarda Zarifoğlu, Meral Maruf’un mektuplarını Mavera Dergisi’nde yayımlamaya başladı. Türkiye’de edebiyatseverlerin bu vesileyle tanıma fırsatı bulduğu Afgan cihadının hanım yazarlarından Meral Maruf, Hicret Günleri, Afganistan Mektupları ve Dullar Kampı olmak üzere edebiyat dünyamıza üç eser kazandırdı.
O Şinvar'ın adını anınca tüylerim diken diken oldu. Hayretle onlara bakıyordum. Ve kendi kendime, Şinvar'dan ha!. diyordum. Şinvar, tüm Afganistan'ın nefret ettiği tek şehirdi. Hepsi mücahid düşmanıydı. Daha bir ay önce Abdulhak için evimizi didik didik ettiren Şinvarlılar değil miydi?
Gentur, komünizmden kaçışın kurtuluş noktasıydı. Kaçan kaçana... Kaçanların hepsi yaşlılar, kadınlar ve çocuklar... Hepsi uzun kaçıştan sonra ayaklarını uzatmış, düşünüyorlardı : Oğlumun üçü cephede, ikisi zindanda ve ben burada... diye,
Kimi topraklarını düşünüyorlardı. Kimi evini. Acaba yine kavuşacaklar mı, yoksa Allah korusun, Arnavutluk gibi mi kalacağız? Hayır imkânsız, o topraklar bensiz olamaz ve ben buradaysam da oğlum çok şükür orada. O bırakmaz onları. Kanıyla saklar.
Dedemin kitapları arasında bulduğum ve onun sayesinde okuduğum kitap hayli eski, ikinci basımıyla kütüphaneme eklenmiş oldu. Kitap tamamıyla yaşanmış olayları birinci kişinin ağzıyla sunuyor.Mavera dergisinin basım yıllarında Afgan rus savaşının kızıştığı zamanlar, Meral hanım okuduğu bu dergi vasıtasıyla Cahit Zarifoğluna mektup gönderiyor. Bu mektuplar dergide yayınlanıyor daha sonra da kitaplaştırılıyor.İşte bu kitap savaşta ailesini korumak için Pakistan'a gönderen mücahidlerin yanında onlara ihanet edenleri ve tabii ki bizzat hicret eden kadın ve çocukların başlarından geçenleri anlatıyor.Bir çırpıda okunanların bir zamanlar yaşanmış olduğunu idrak ettiğinizde boğazınızda bir yumru hissediyorsunuz.Sadece Münevver'in Hicretini okumak bile olayların vehametini ortaya döküyor. Savaşın sadece askerler arasında olmadığını ve silah yerine insanların değerleri vasıtasıyla psikolojik olarak nasıl saldırdıklarını okumak zor olsa da kesinlikle umutsuzluğa düşürmeyen içinde inanç ve ümit barındıran bir kitap,okumak çok şey kazandırdı.
Afgan cihadı olarak meşhur olan mücadelenin hikayesi değil, bizzat kendisi. Hikayevi bir tarzla gerçekler anlatılmış. Şahitlerin ağzından yaşananlar derlenip birbirine ilintili başlıklarla kitaplaşmış.
Adı üzerinde, dul kadınların cihad topraklarındaki yaşadıkları konu edinmiş ama erkekler de kahramanlıkları ile yaşananlar da yerlerini alıyor.
Bir erkek olarak okudum, beğendim, tavsiye ederim. Roman okur gibi okuyabilirsiniz. Sayfalar arasında duygulanmamak da elde değil...
Bir arkadaşımın adını, babası gençken bu kitabı okuduktan sonra bir mücahidin adının aynısı olarak koymuş: Muhammed Şehid. Babasına özellikle sordum, teyit ettim. Benim için farklı bir duyguydu.
Çok duygusal ve üzüntü veren bir kitaptı. Rus askerlerinin Afgan halkına yaptığı zulümü anlatan bir kitaptı. Şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Okurken orada yaşanan zulmü resmen insan iliklerine kadar hissediyor.