Metin Köse, 1960 Devrek doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kozluda tamamladı. Fırat Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü mezunu. Çeşitli radyo kanallarında ve TRT-2 televizyonunda ekonomi programları hazırlayıp sundu. Sevgi Öyküleri ve Gülümse adlı şiir albümleri, Bizim Devrek, Emeğin Kenti Zonguldak, Kervan adlı romanları ve Panta Rei-Eleniye Mektuplar adlı bir deneme kitabı olan Köse, Mesneviyi de sesli kitap haline getirmiştir.
Korku, dereye aynı anda atılan taşlardan çıkan halkalar gibi iç içe geçerek büyüdü. Büyüdü ve her yeri kapladı.... Yaşamı korku yönetiyordu. Düşünce yoktu! Olamazdı da! Korkunun olduğu yerde düşünce barınamazdı.
Günümüzde su ve elektrik tesisatçısı, boyacı, beyaz eşya tamircisi gibi birçok meslek için sertifika zorunlu olduğu halde Babalık için hiçbir koşul aranmıyor. Sonuçta isteyen herkes böylece Baba olabiliyor. Tabii bunun bedelini de kadınlar ve çocuklar çekiyor.
On iki gün boyunca güneşi, toprağı, dereyi, dağları özlemişlerdi. Oysa, köylüler için dağlar vazgeçilmezdi. Bırak bedenin bir parçası, güneş hayatın ta kendisiydi. Üstünde mavi göğü olmadıktan sonra, bütün manzaralar kaç para ederdi.
Maden emekçilerinin gerçeğiyle yüzleştiren bir roman. Zonguldak’ta yaşayan biri olarak okuduğum bu romandan çok etkilendim. Mükellefiyetle ilgili yazılmış başka bir kitap var mı bilmiyorum fakat bu kitabı çok başarılı buldum. Anlatılmak istenen acı hikayeleri çok derinden hissettiriyor,okurken yaşıyorsunuz.
MükellefiyetMetin Köse · Doğan Kitap · 201023 okunma
Kitabın başlarında açıkçası biraz tedirgindim. Beklentimi de pek yüksek tutmadım. Ama kitabı gerçekten beğendim. Zonguldak'taki kömür madenlerinde zorla çalıştırılan işçilerin hangi şartlarda ve ne işkencelerle çalıştıklarını akıcı bir dille anlatmış. Sık sık yerel ağıza yer verilmiş. Bu bölgenin şivesini bilmeyen biri için bu bölümler sıkıcı olabilir ama kitabın verdiği duygu güzel. Okunmasını tavsiye ederim.
MükellefiyetMetin Köse · Doğan Kitap · 201023 okunma
Kitap henüz ilk sayfasındaki diyalogla ilgimi çekmeyi başardı. Psikiyatrist ile konuşan kırklı yaşlarındaki kahramanımızın hayatı Adapazarı depremi sonrası alt üst olmuş ve yaşadıkları onu derin bir depresyona sürüklemiştir. Deprem onun üzerinde silinmesi zor izler bırakmış ve güzel günlere dair umutlarını da kaybetmesine neden olmuştur. Günlerce süren uykusuzluk, yaşanan sinir harpleri, ölüm kelimesinden bile korkuyor olmak, terden sırılsıklam olmak…