Muammer Özkan

Muammer ÖzkanMezar Notları yazarı
Yazar
7.8/10
23 Kişi
157
Okunma
2
Beğeni
1.427
Görüntülenme
Acaba '' Ruhuna Fatiha '' denilen bu meyyitlerin, yaşadıkları hayatta Fatiha ile ilgileri neydi??
Reklam
Bana yaşama fırsatını, pişmanlıkları,gafleti ve İlahi hesabı hatırlatan mezarlıklar....
``` Gurbetteydim. Dünya benim gurbetimdi... Yolcuydum, misafirdim.. ```
İnsanlar uyuşturuluyordu, uyutuluyordu. Sözler anlamsızdı, bakışlar anlamsızdı bu kentte. Sevgiler sahteydi. İlişkiler menfaatlere göre ayarlanıyordu. Belediye otobüsüne binemedim. Yürüdüm, düşüncelerimin yoldaşlığında yürüdüm.
Reklam
Fatiha Suresi’nin kültürleştirilmiş olması..
Kur’an’ın anası, Kitab’ın anası Fatiha, dirilerin yaşantısından koparılmış, mezar çerçevelerine oturtulmuş. Her gelen genellikle Fatiha’yı sadece ölülere okuyor. Fatiha’nın anlamını düşündüm. “Hamd, alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve din gününün Malik’i olan Allah’adır. Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanlatın ve sapıklarınkine değil.” Acaba “Ruhuna Fatiha” denilen bu meyyitlerin, yaşadıkları hayatta Fatiha ile ilgileri neydi? Bunlar yaşantılarında Fatiha’nın anlamına teslim olarak sadece Allah’a kulluk edip, sadece Allahtan yardım bekleyen insanlar mıydı? Gazaba uğrayanların ve sapıkların yolundan Allah’a sığınıyorlar mıydı? Şayet onlarda bu vasıflar yoksa, kendilerine binlerce Fatiha okunsa ne olurdu ve ne kazandırırdı bu meyyitlere? Sırat-ı mustakim, yaşayan insanların talip olmaları gereken bir yoldu. Yolunu bitirmiş meyyitler için “Bizi doğru yola ilet” duasının ne anlamı vardı? Öldükten sonra mı doğru yola gelecekler, öldükten sonra mı doğru yolun yolcusu olacaklardı? Ben kendime ve yaşayan insanlara Fatiha’yı okudum.
"Günahlardan korunup, kendisini düzeltenlere korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." A'raf/35
Mezar bir tarihtir. Mezar bir kitaptır. Mezar bir ibadet levhasıdır. Yeter ki insan gönlünün gözüyle bakabilsin, ruhuyla idrak edebilsin kabirleri.
Acaba “Ruhuna Fatiha “ denilen bu meyyitlerin, yaşadıkları hayatta Fatiha ile ilgileri neydi ؟
Reklam
Canımız, canlarımız sıkılır, hüzne kapılırız. Yalnızlıkta boğuluruz. Karamsarlaşırız.
Sayfa 73 - 10. Basım
Mezarlar, içimin şiirlerinde beni uyaran mısralardı. Ölüler, ruhumun kürsüsünde beni etkileyen, gafletimi dağıtan en sadık en etkili hatiplerdi.
Yaşayan çocuklar için kendimi tutamadım, ölen çocuğun kabri başında ona değil, yaşayan çocuklara ağladım.. Bir çocuk ki, babasız, yetim.. Bir çocuk ki öksüz.. Bir çocuk ki, ne annesini biliyor, ne babasını. Duygusuz, merhametsiz bir toplumun içinde yalnız, kimsesiz, itilmekte, kakılmakta.. Bir çocuk ki, kemikleri çıkmış, bir lokma ekmeğe muhtaç, açlığın, sefaletin kucağında, Afrika’da.. Bir çocuk ki, kurşunlanmış annesinin, babasının kanlı cesedinin başında, kanlı annesine sarılmış, eli kan, yüzü kan ağlamakta. Filistin’de.. Bir çocuk ki, boyundan büyük tüfeği başında, eli tetikte, gözü namluda, dudağında tekbir, şehid düşen babasının yerini almış, Afgan dağlarında.. Ve dünya çocuklarının derdini dert edinmeyen dünyanın büyükleri, herhangi bir seneyi değil bütün seneleri masa başında çocuk yılı ilan etseler, bir kısmı burjuvazinin besili çocuklarını, allı, pullu renkli elbiseler içinde “Bugünün çocukları, yarının büyükleridir” diyerek kameralarda, gazetelerde, mecmualarda teşhir etseler, bunun ne önemi, ne anlamı var ki, Filistin’li, Afrika’lı, Afganlı ve dünyanın daha bilmem neresindeki mustazaf çocukların yanında!.. Ey ölen çocuk, ey sevgili yavrucak!. Babanın gözünde yaş, annenin yüreğinde yara bıraksan da sen kurtuldun. Sen kurtuldun tağuttan ve tağutu yaşatan toplumdan. Sen kurtuldun sevgili yavrum!.
Çevremde beni üzen her şeyde, müslüman olarak benim de kusurum, gücüm oranında bir sorumluluğum olduğunu düşündüm.
Sayfa 40 - 10. Basım
Benim ölüme yakınlığım ne ? Benim ölüme hazırlığım ne ? Benim ölümlere duyarlığım ne ?
Resim