Hepimiz tarih kitaplarında Trablusgarp Savaşı'nı okuduk yahut da bir şekilde haberdar olduk. Ama bu savaşı bir roman kurgusu içerisinde okumamıştık. Mustafa Çevik bunu yapıyor. Savaşa katılan pek çok önemli figür gibi Mustafa Kemal'i de bir roman kahramanı olarak sunuyor okuyucuya. Bu, büyük bir uğraş gerektiriyor aslında. Mustafa Kemal gibi bir lideri, gelecekte neler yapacağı malum olan bir lideri henüz yolun başındayken tasvir etmek zor. Fakat Çevik, bunu büyük oranda başarmış. Mustafa Kemal'in ulus iradesine olan güveni, ulusal egemenliğe inancı, bağımsızlık aşkı, mücadele ruhu Trablusgarp Savaşı ekseninde romanda yer alıyor.
Mustafa Kemal'in Araplar tarafından Allah'tan bir mucize, Allah'ın gönderdiği ilahi bir lider olarak görülmesi hoşuma gitmedi. Romanın sonlarına doğru Mustafa Kemal de bunu dile getiriyor: "Her sıkıştıklarında Allah'tan kurtarıcı mı bekleyecekler? Onları asıl kurtaracak olan şey kendileridir."
Romanın tarihi atmosferi, İngiliz işgalindeki Mısır, Trablusgarp, Derne, Tobruk, Bingazi gibi savaşın yaşandığı coğrafyalar detaylı olarak betimleniyor. Özellikle çölün sosyal durumu, şeyhler, tarikatlar, zaviyeler hatta develer gibi unsurlar tüm canlılığıyla veriliyor. Tüm bunlar, okuyucunun gözleri önünde koca bir coğrafyayı canlandırıyor.
Kitapta, Kasrı Harun'daki çarpışma ve Enver Bey'in Uşi Antlaşması'na verdiği tepki favorimdi... Ha tabi bir de Enver ve Mustafa Kemal'in arası çok iyi, Eşref Bey de çok muzip bir tip olarak çizilmiş, araştırmak gerekiyor.