1963 Bolu doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi mezunu.
Yayınlanmış kitapları:
Global Konferanslarda Kadın Politikaları, 1996.
Anlatılmamış Öyküler (derleme), 1998.
Kamusal Alanda Başörtülüler (röportaj), 2000.
“Emanet”ten “Mülk”e: Kadın Beden Siyaset, 2003.
Küreselleşmenin Pençesi İslam’ın Peçesi, 200
İngilizce’den Türkçe’ye kazandırdığı eserler:
Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı (1984)
Seyyid Hüseyin Nasr, İslam Kozmoloji Öğretilerine Giriş (1985)
Ebu’l A’la el-Mevdûdî, Tefhim’ül Kur’an (tercüme kurulunda yer aldı)
Amine Vedud-Muhsin, Kur’an ve Kadın (1997)
Yazarın Kitapları
Günün Kısa Tarihi
Kamusal Alanda Başörtülüler
Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırı Başörtüsü
Yeni İnsan: Kaderle Tasarım Arasında
Yazarla İlgili Haberler
Dünyevileşme ve Tüketim Kültürü Her Yerde Hâkim
Fişe Takılı Uzatmalı Ölümlere Kaldık
Günün Kısa Tarihi Üzerine
İnsan Parçalara Bölünen, Alınıp Satılan Bir Varlık Haline Geliyor
Laboratuvarda Üretilen İnsan İstemiyoruz
Modern İnsan Ölüm Gerçeğini Hayattan Uzaklaştırmak İstiyor
Modern Soruları Sadece Fetvalarla Çözemeyiz
Modifiye İnsan Çağı
Nazife Şişman Rize'de 'Yeni İnsan'ı Anlattı
Yapaylaşan İnsanlık Çağına Girerken Yeni İnsan
“Bir anne, bazen de kendi fotoğrafını Facebook profiline koymayacak kadar muhafazakar/dindar bir anne, mahremiyeti nasıl tanımlıyor olmalı ki, çocuğunun fotoğrafını yayınlarken aynı ilkeler geçerli olmuyor?
Ben kitabın sayfalarına notlar alarak, çizerek, hırpalayarak okumayı severim. Yıllar önce çizdiğim satırları, aldığım notları sonradan anlamlandırmaya çalışmak bazen canımı sıksa da düşünsel serüvenimi takip etme imkanı verir bana. Yani kağıdın üzerine dizilen harflerin büyüsünden, raflarda dizili kitap ciltlerine dokunmanın hazzından, üzerine çize çize, kenarına yaza yaza kitap okumaktan vazgeçmem mümkün değil.
İmam Gazali, yıllar süren eğitiminden dönerken,
içinde bulunduğu kervan haydutların saldırısına uğrar.
Haydutlar, kervandaki kıymetli eşyalarının yanı sıra
onun kitaplarını ve defterlerini de gasp eder.
Kitap ve defterlerini isteyen Gazali’ye haydutun
verdiği cevap hayrete şayandır:
‘’ Nasıl olur da ilim tahsil ettiğini iddia ediyorsun?
Baksana defterlerin elinden alınınca hiç ilmin kalmıyor…
Gazali o an ;
Bilginin üst üste yığılan bir şey olmadığını idrak eder ve
memleketine döndüğünde –bilgiyi gönlüne nakşetme-nin
derdine düşer.
Ömer Gezen' e ve tüm dostlara teşekkür ederim.Sizler de bu anlamlı harekete katılmak isterseniz #51007323
{Liste Güncellenecektir. Yoruma Siz de Sevdiğiniz İncelemeleri İliştirebilirsiniz.}
*Gülnaz Eliaçık
Mahremiyet sınır demektir. İnsanın insan kalabilmesi için bir sınıra ihtiyacı vardır.
İnsan ancak kendisini koruyan bir kabuğun içinde olgunlaşabilir.
Mahremiyetin zıddı olan şeffaflık, hukukta adaleti sağlayan ilkelerden biridir. Ama toplumsal ve bireysel hayatta şeffaflık, ahlaki bir benin oluşmasını engeller ve bir şiddete dönüşür.
Bugün kişinin kendisini sergilemek zorunda kalmadığı, kendi başına kalabildiği bir mesafeden mahrumuz ve “mesafe”nin nasıl korunacağını bilmiyoruz.
Byung-Chul Han’a göre mesafenin yok oluşu, şeffaflık ideolojisine geçit veriyor. Mesafe, utanma/haya/mahremiyet, sermayenin, enformasyonun, iletişimin hızı önünde bir engel olarak görülüyor.
O yüzden de şeffaflığı güven ile irtibatlandıran bir ideoloji ile karşı karşıyayız. Bu ideoloji, şeffaflık ile güven arasında, sır ile de suç arasında bağlantı kuruyor.
Alanında okuduğum ilk kitapla Merhaba!
Teknolojik gelişmelerin ışık hızına yakın bir gidişat izlediği 21. asırda belki de okuyabileceğim en iyi kitaplardan. Hani o pek bizi farklı kılan dünyada biricikliğini koruyan gen dizilimine kadar ellerimdeyim galiba bu siber güçlerin diyerek düşündüm bir ara okurken kitabı. Bitmiş neredeyse çokta
Kitabın adına aldanmayın! Dijital çağda nasıl Müslüman kalınacağını, neler yapmamız gerektiğini bilemiyor ve cevaba bu kitapla ulaşmak istiyorsanız yanlış yerdesiniz. Tam da bu düşünceyle almıştım aslında kitabı; ne yapmalıyız, nasıl bir duruşumuz olmalı düşünceleriyle. Aslında yazar kitabın arka kapağında demiş ki "bu kitap karşılaştığınız
Kitap üç bölümden oluşan insanın duyusal, duygusal, zihinsel, davranış ve ahlaki durumları daha iyi bir söylemle insana dair her şeyde dijital çağın etkisiyle dönüşümünü inceleyen ve dünyadan somut örneklerle birleştiren sosyoloji kitabıdır.
Esere hakkında genel bir çerçeve çizmemiz gerekirse şu bilgilere yer verilebilir. Ilk olarak dijital ortamın hızı okuyucuda düşünmeye ve buna vakit ayırmaya müsait değil. Bu çağda bilgiye ulaşmak kolay ama doğru olan şudur ki bilgiye ulaşmayı nasıl öğreneceğimiz ve en önemlisi değer kazanmamızdır. Bunu da donuk ekranlar bizim bu ihtiyacımızı karşılayamaz.
İkinci husus, gören ve görünen kavramları üzerinde durulmasıdır. Kulağa, dinlemeye önem veren bir toplumken artik her şeyde görsel malzeme aramaya, canlı ekranlara ihtiyaç duymaya başladık. Yazar eserinde şöyle bir söze yer veriyor “Yaşanılan ilişkiler bile sanal olmaya başladı”. Bu sözden hareketle görüntü dünyanda artık bazı değerlerin de kaybolmaya başladığını yorumladım.
"Bu çağ da teknolojinin sözü hükümdür." diyerek tüm bağlarımızı başı bos bırakmak duyarsız bir davranıştan öteye gidemez. Teknolojinin faydalı kısımları ile zararli kısımlarını ayırt edip ona göre hareket etmemiz gerek. Yoksa topluma yahut çevrenize karşı "Ben buradayım!" mesajlarınız duyulmayacak.