320 syf.
·
4 günde
·
2/10 puan
Felsefeye Sakın Bu Kitapla Başlamayın!
YouTube kitap kanalımda felsefeye kolayca başlangıç yapabileceğiniz kitap önerileri verdim :
youtu.be/o9vjINiv3z8
Bu kitabı okumaya başlamadan önce herhangi bir felsefe kitabının bu kadar kötü olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi...
Kitaptaki absürt yanlardan ilki, felsefeye yeni giriş yapan bir insanın henüz 2. bölümde Kant'ın ahlak felsefesinin detaylarıyla karşılaşıyor olması. "Felsefeye giriş" temalı bir kitap için bence bu o kadar büyük bir hata ki, o kısımları okurken kendimi Super Mario'daki son bölüm canavarının alev toplarından daha ilk bölümlerde kaçmaya çalışıyormuş gibi hissettim.
Hadi onu geçtim, kitabı okurken yazarın inanılmaz taraflılığı o kadar sıkıyor ki kendimi sürekli kapak fotoğrafı atomlu moleküllü görseller içeren Facebook'taki Karikateist sayfasının 2009 yılındaki admin'iyle konuşuyormuş gibi düşündüm. Aklınızda canlanması için diyorum... Ekonominin kötü olduğunu söyleyen gençlere, "Telefonunu çıkar" diyen Ümraniyeli dayıların taraflılığı gibi bir taraflılığı var bu yazarın. Gerisini siz düşünün.
Yazarın bu kitabı kurgularken Tanrı hakkında söylediği düşünceleri, Pokemon’daki Diglett karakterinin mekaniğine çok benziyor. Mesela siyaset, sanat, bilim, zihin kısımlarını okuyorsunuz, sonra bir bakıyorsunuz yazar Diglett gibi her bölümde kafasını çıkarıyor ve size Tanrı'nın var olmadığını söyleyip duruyor... Bu bölümleri okurken bir yerlerden Ash'in çıkagelip bu kitabın yazarını Poke topuyla birlikte alıp götürmesini istedim.
Üstelik yazarın Tanrı'nın olmadığı hakkındaki argümanları o kadar ilkokul düzeyinde ki, bütün herkesin artık gerçekliğini bildiği Big Bang'in, evrenin bir başlangıcı olduğunu söyleyen kutsal kitaplarla çelişmediğini bilmiyor. Hatta 40. sayfada bu varoluş zincirinin neden geçmişe doğru sonsuz bir şekilde uzayamayacağını söylemeye gidecek kadar büyük bir mantık hatası yapıyor. Yani illa ki The Big Bang Theory dizisinden Sheldon'ı çağırıp yazara Big Bang 101 dersi mi verelim anlamadım...
İlk bölümde dünyada neden bu kadar kötülük olduğunu söylerken "Tinri virsi dinyidi nidin bi kidir kitilik vir" moduna giren yazar, bu sefer de o kadar savunduğu evrim teorisindeki doğal seçilim başlığında güçlünün zayıfı ezdiği doğal düzeni unutuyor. Madem güçlünün zayıfa üstün geleceği ve güçlü kötülerin zayıf iyileri ezeceği bu kaçınılmaz düzeni biliyorsun Nigel kardeşim, o zaman neden bunu Tanrı'nın yokluğu için bir argümanmış gibi gösterip kendinle çelişiyorsun ki?
Bunların yanı sıra bugüne kadar diğer okuduğum felsefeye başlangıç temalı kitaplar genelde birey yönelimli bir felsefeye yönelirken bu kitapta hayvanlara yönelik bir kısım olması da oldukça hoşuma gitti. Bu kısım felsefenin sadece insanlar için var olmadığını ve insanlar ile hayvanlar arasındaki etkileşimden de bir felsefe çıkabileceğini hatırlattı.
Fakat adamın her konudaki taraflı üslubu bir süre sonra okura o kadar batmaya başlıyor ki bence çok iyi bir fikir olan hayvanlar bölümü için yazdıklarını okurken bile Nusret'i Instagram'dan takip etmeyi bıraktığını bütün dünyaya kanıtlamaya çalışan birinin bir süre sonra Kadıköy'de vegan kafe açmak için Türkiye'ye taşınma kararı aldığını okuyor gibi oluyorsunuz.
Bence bu kitap bir felsefeye giriş kitabı olmak için o kadar rastgele ve plansız yazılmış ki kitabı okurken çoğunlukla How I Met Your Mother'daki Barney'in sarhoşken Star Wars'taki Jabba karakterinin taklidini yapmasını ve dediklerinden hiçbir şey anlaşılmamasını hatırladım. Yani Warburton'un dediklerini ben anlıyordum fakat felsefeye ilk kez giriş yapmak isteyen birinin felsefeye girebileceği bir kitap değildi bu. Olsa olsa öylesine rastgele bir felsefe kitabı sayılabilirdi.
Genel olarak bu kitaptaki bilgileri yakalamaya çalışırken kendimi jetonla çalışan oyuncak makinelerindeki kıskaç gibi hissettim. Çünkü kıskaçla o bilgileri yakalamaya çalışırken o bilgiler öyle bir ayarlanmış ki hiçbiri yakalanmıyor. Eminim bu kitabı okuyan okurlardan bazıları da bu durumu kesinlikle yaşamıştır fakat yüksek ihtimalle tepki almaktan korktukları için söylemeye çekiniyorlardır. Ne de olsa "Felsefe kitabı bu olm, nasıl kötü olabilir ki" düşüncesi var pek çoğumuzda.
Mesela 5. bölüm olan "Görünüş ve Gerçeklik" bölümü, bence felsefeye ilk kez giriş yapacak bir okur için daha uygun görünen özne-nesne bağlantılarını içeriyor. Eğer bu kitabın editörü olsaydım ve League of Legends karakterleri gibi R tuşuna basıp ulti atabilseydim 5. bölümün 1. bölümle yer değiştirmesini isterdim. Ama maalesef ki kitap bütün mana'mı tüketti. :(
Ben bu kitaba bir şekilde rastgelip de alıp okumayı düşünen ve henüz hiçbir felsefe altyapısı olmayan başlangıç okurları için okuduğum birkaç kitabı yazmak istiyorum, çünkü bunlar gerçekten de felsefeye giriş için çok daha uygun. Bu iyiliğimi de unutmayın. Kıps.
1- Büyük Filozoflar (Platon'dan Wittgenstein'a Batı Felsefesi), Bryan Magee
2- Felsefeye Giriş, Ahmet Arslan
3- Felsefeye Giriş, Kazimierz Adjukiewicz
4- Felsefenin Temel Disiplinleri, Heinz Heimsoeth
5- Felsefe Sorunları, Bertrand Russell
Bu kitabın bazı okurlar için "Felsefeden Çıkış" ya da "Felsefeye Giremeyiş" kitabı olarak kalacağı kesin gibi görünüyor...