Nijat Özön

Nijat ÖzönTürk Sineması Tarihi (1896-1960) author
Author
Translator
8.0/10
13 People
88
Reads
7
Likes
1,855
Views

Nijat Özön Quotes

You can find Nijat Özön quotes, Nijat Özön book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bir Lumiere operatörü yabancı bir şehre gittiği vakit, aygıtını en kalabalık caddeye, en işlek alana yerleştiriyor, film çekiyor, bunun gösterileceği yeri, saati açıklıyordu. Kendilerini beyazperdede görmek umuduyla birçok kimse bu filmlerin gösterildiği salonu dolduruyordu. Bazen de sırf müşteri çekmek için, kameranın bomboş çalıştırıldığı da oluyordu. Bunlar mesleğin küçük düzenleriydi. Daha sonra bu filmler çoğaltılmak ve dağıtmak üzere Lumiere fabrikalarına gönderiliyordu
Sayfa 32 - Doruk Yayımcılık, 2010Kitabı okudu
Çerçevede altın oranlı güçlü noktalar
Çerçevelemede, özel bir etki sağlamak dışında, tam bir simetri göze hiç de iyi gelmez, sinemacı simetriden elden geldiğince kaçınır.'altın dikdörtgen’ bu konuda güvenilir bir dayanaktır; çünkü Mısır piramitlerinden Yunanistan’daki Parthenon’a, oradan yenidendoguş (rönesans) ressamlarına, oradan Picasso’ya dek uzanan örnekleri vardır. (yaklaşık 1,618) Öte yandan altın oran, Fibonacci dizileri ya da sayılarıyla da ilintilidir. Leonardo da Vinci’nin insan vücudu ve başı üzerinde altın oran araştırmalarını yansıtan çalışmaları vardır. (Vitrivus Adamı) Altın sayıya göre parçalara bölünen çerçevede güçlü yatay ve düşey çizgilerin kesişme noktaları güçlü noktaları verir.
Sayfa 40 - agora kitaplığı 2008Kitabı okudu
Reklam
28 Aralık 1895 günü Lumiere Kardeşler'in Paris'teki Grand Cafe'de halka yaptıkları ilk genel gösterileri ile sinemanın beyazperde üzerindeki asıl serüveni başladı. 1896 yılı boyunca "cinematographe" bütün dünyayı bir "rock'n roll" modası gibi sarıverdi.
Sayfa 30 - Doruk Yayımcılık, 2010Kitabı okudu
Vücut çekimleri
Vücutla ilgili çekimlerde belden boya dek insan vücudu çerçeveye girer; düşünce ve duygular yine yer almakla birlikte, artık davranışlar ve devinimler önem kazanır; insanın iç dünyasının tek başına ele alınması yerine bu iç dünya ile dış dünya arasındaki ilişki öne geçer; insanın kendi yakın çevresi, bu çevreyle ilişkisi ağırlık kazanır. Ruhsal ağırlık noktası olguya doğru yer değiştirmiştir; dolayısıyla ruhsal çözümlemenin yerini daha çok, dramatik öğe almıştır, öyleyse sinemacı, kişilerin davranışlarını, yakın çevreyle ya da bu yakın çevre içindeki öbür kişilerle ilişkilerini, yakın çevrenin ve insanların durumuna karşı tepkilerini, bu yakın çevre içindeki olguyu, dramatik gelişimi yansıtacağı vakit bel, diz, boy çekimlerini yeğler.
Sayfa 76 - agora kitaplığı 2008Kitabı okudu
Mutluluğun resmini yapabilen sanat: sinema
Nâzım Hikmet’in ressam Abidin Dino’ya sorduğu “Mutluluğun resmini çizebilir misin, Abidin?”in yanıtını sinemanın verdiğini söyleyebiliriz.
Sayfa 6 - agora kitaplığı 2008Kitabı okudu
Sinemada görüntüyü oluşturan başlıca ögeler
Görüntüyü oluşturan başlıca öğeler: çerçeve/çerçeveleme, görüntü düzenlemesi, görüş noktası, alıcı açısı, çekim ölçeği, oyuncu/oyun, çevre/ bezem, donatım/giysi/makyaj, aydınlatma, renk, içerik/izlek/ konu/oyunluk/dramatik yapı, devinim, ses, görünçlükleme/yönetimdir. Bu öğelerin her biri sinemacının önüne geniş kullanma olanakları çıkarır.
Sayfa 31 - agora kitaplığı 2008Kitabı okudu
Reklam
Sinemada ses ögesi
Film müziği bestecilerinin olmayışı (Nedim V Otyam, Hulki Saner ya da Yalçın Tura'nın bu yoldaki çalışmaları henüz bu alandaki açığı kapatacak nitelik ve nicelikte değildir), "orijinal" olmayan parçaların seçilişindeki şaşılacak bilgisizlik ve zevksizlik gibi işin sanatla ilgili yönü bir yana, sesin beyazperdeye ulaşıncaya kadar geçirdiği teknik işlemler de tam bir bilgisizlik içinde yürütülmektedir. Tıpkı fotoğrafta olduğu gibi sağlam bir teknik bilgi gerektiren bu işi yapmaya kalkışanlar da yine çoğunlukla alaydan yetişme kimselerdir. Bundan dolayıdır ki, ses kaydı çeşitli seslerin tek kuşakta birleştirilmesi sırasındaki korkunç beceriksizlik, perdedeki ses kaynaklarına göre bir "ses derinliği"nin elde edilemeyişi, tabii seslerin (effects) kaydındaki başarısızlık. . . giderilmedikçe filmlerimizde teknik bakımdan ortalama bir seviyeye erişmek bile ancak çok mutlu rastlannlara kalacak bir iştir. Görüntüden sonra sinemanın en önemli öğesi olan ses, bugün sinemamızda hemen hemen "yok demesinler" diye kullanılır bir özelliktedir.
Sayfa 207 - Doruk Yayımcılık, 2010Kitabı okudu
"Sinemacılar" çağının başlangıcı, Türkiye'nin toplum yaşayışındaki önemli bir olaya, çok partili düzene geçiş döneminin serbest seçimler sonundaki iktidar değişikliğiyle tamamlanmasına rastlamaktaydı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türkiye'yi yöneten tek parti, iktidarı başka bir partiye devretmişti. Hiç şüphesiz bu büyük bir adımdı. Bununla birlikte, daha ilk günden baş gösteren olumsuz gelişmeler de vardı. İktidara geçenlerin ilk zamanlarda, yıllardan beri süregelen sıkılardan bazılarına, son vermeleri; düşen iktidarın henüz yalnız kusurlarıyla uğraşılması, daha bir seçim öncesinden başlayan gerici hareketin yeni dönemle birlikte büsbütün hız kazandığını birçok gözlerden saklıyordu. Oysa, Atatürk devrimleri daha ilk günden tehlikeye girmişti. İktidarın başı daha iş başına geçişinin yirminci günü, bu devrimleri "millete mal olmuş ve olmamış" diye ikiye bölüyordu. Bunun yanı sıra, eğitim alanında, özellikle ilköğretim seferberliğinde gerilemenin başlaması ,Anayasa dilinin değiştirilmesi, dil devrimine her fırsatta hücuma geçilmesi, kültür ve sanat alanlarında daha önceki dönemde girişilen çalışmalara son verilmesi bunu izledi. Eğitim alanında, özellikle ilköğretim seferberliğinde gerilemenin başlaması, Anayasa dilinin değiştirilmesi, dil devrimine her fırsatta hücuma geçilmesi, kültür ve sanat alanlarında daha önceki dönemde girişilen çalışmalara son verilmesi bunu izledi.
Sayfa 153 - Doruk Yayımcılık, 2010Kitabı okudu
Kurgu
kurguyla amaçlanan şey, çekimlerin mantıklı sıraya göre dizmek değildir. Kurgu, eldeki çekimler arasında seçim yapmak, bunları çevirim oyunluğundaki (senaryosuna) sıralarına göre dizmek, bu çekimlerin uzunluklarını büyük bir titizlikle saptamak, çekimlerin içerik yönünden ilişkilerini göz önüne almak, bunları belirli bir anlatıma göre düzenlemektir. Kurgu yardımıyla filme özgü uzam ve zamanı yaratmak, filmsel gerçeği ve evreni kurmak, filme belli bir anlatım kazandırmak, filme akıcılık vermek ancak böyle sağlanabilir. Buna göre kurgu, çok yönlü ve çok karmaşık bir işlemdir. Kurguya gelinceye kadarki bütün çapraşık sinema çalışmaları da bir bakıma sinemacıya bir ham özdek (madde) hazırlamak anlamına gelir, işin asıl önemli bölümü kurguyla başlar. Bunun nedeni şudur: Sinemacı daha filmini çevirmeden önce yapıtını kafasında bir bütün olarak tasarlamıştır; çevirim oyunluğu bu tasarının kâğıt üstüne dökülmüş biçimidir. Ne var ki filmin çevrilmesi bu tasarıya, bu çevirim oyunluğuna ne denli uygun gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, yine de sinemacının kafasında canlandırdığından değişik bir sonuç verir. Asıl filmi, bu çekimleri düzenleyerek yeniden kurmak gerekir. Bu da, görüntüleri taşıyan bu çekimleri, görüntüler arasındaki ilişkiye göre düzenlemekle olur. Bir film her şeyden önce, çekimler arasındaki bir ilişkiye dayanır.
Sayfa 158 - agora kitaplığı 2008Kitabı okudu
Bezem/çevre/uzamla ilgili çekimler
Bu çekimlerde insan, doğal ve toplumsal çevresi içinde görünür; insanın dış dünyayla, doğayla, çevresiyle, öbür insanlarla ilişkileri ön sıraya geçer. Ağırlık noktası da yavaş yavaş bezeme (çevre, doğa, uzama) ve olgulara kayar. Ruhsal çözümleme artık çok gerilerde kalmış, dramatik erek öne çıkmıştır.
Sayfa 76 - agora kitaplığı 2008Kitabı okudu
43 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.